12 Mart 2015 Perşembe

“Hepimiz oradaydık. Şimdi kim, nereye gidecek?”

Enis Köstepen

Bu yazı Altyazı dergisinin Mart 2015 148. sayısında Altyazıdan köşesinden alınmıştır.

Yaşadığımız ve deneyimimizi belirleyen alanlarda kıskacın giderek daraldığını hissettiğimiz şu günlerde, umudu ve mücadeleyi diri tutma ihtiyacı da o denli güçleniyor. Alanlarımıza sahip çıkarak yaşamaya devam etmenin her zamankinden daha da acil ve önemli olduğunu hissederken, hayatta sevdiğimiz şeyleri yaparken alternatif yollar üzerine düşünmek, yeni kanallar yaratmak, var olan çatışmalarda durduğumuz yeri yeniden tartışmaya açmak kaçınılmaz hâle geliyor.
Bu ayın ortalarına doğru İstanbul Film Festivali’nin bu seneki nihai programının açıklanmasıyla birlikte, her sene olduğu gibi Emek Sineması’nın yokluğunun en ağır hissedildiği o döneme gireceğiz. Festivalle birlikte Emek’in hayaletini daha çok görmeye başlayacağız, direniş bizi yine çağıracak.
Emek Sineması mücadelesi, “Bu hâlâ başlangıç!” diyerek devam ediyor. 8 Ocak 2015’te İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, Emek Sineması’nı yıkan proje hakkında verdiği yürütmeyi durdurma kararını açıkladı. Hukuki sürecin işlemesi ve inşaatın durdurulması için Serkildoryan’ın önünde 17 Ocak’ta geniş katılımlı bir eylem düzenlendi. Bir yandan yürütmeyi durdurma kararına rağmen inşaat Şubat ayının sonu itibarıyla tüm hızıyla devam ediyor. Diğer yandan da Hürriyet gazetesi yıkımın ortağı ve sözcüsü Levent Eyüboğlu’na sayfalarında yer açarak (Gülistan Alagöz’ün 19 Ocak, İzzet Çapa’nın 9 Şubat tarihli haberleri) kamuoyu tarafından gayrimeşru, mahkeme kararıyla da hukuksuz ilan edilen yıkımı meşrulaştırmak için yayın yapmaya devam ediyor.
Emek’i yok eden Grand Pera kat kat  yükselirken, sinema çevrelerinde de çeşitli endişeler dile getirilmeye başladı. Süregiden mücadeleye ve mahkemece tescil edilen hukuksuzluğuna rağmen Grand Pera projesi  tamamlanıp ‘Çakma Emek’ açılırsa, sinemacılar ve sinemaseverler nasıl bir tavır alacak? Çakma Emek’in işletilmesi için yönetim kurulunda Levent Eyüboğlu’nun da bulunduğu Emek Sanat ve Kültür Vakfı diye bir vakfın kurulduğu bir süredir biliniyor. Bu vakfın film festivalleriyle temasa geçip onları Çakma Emek’e davet ettiği konuşuluyor.
Çakma Emek’in yanındaki salonları Mars Entertainment’ın yine Cinemaximum markası altında, yani İş Bankası sponsorluğunda işleteceği de söyleniyor. Festivaller, dağıtımcılar,  yapımcılar, yönetmenler seyircileriyle Çakma Emek’te ya da yanındaki salonlarda buluşmak
isteyecekler mi?
Bir yanımız bu soruların geçerliliğini kaybetmesini, inşaatın bir an evvel durmasını ve kamuya yani hepimize ait Emek Sineması’nın geleceğine kamunun yani bizlerin karar vereceği bir sürecin başlamasını diliyor. Ama kötümser yanımız bu sorularla yüzleşme vaktinin yaklaştığını söylüyor.

Emek’in yerinde yükselen kaçak yapının içinde, hiçbir şey olmamış gibi kim film izleyebilir? Başka türlü bir sinema kültürü için emek veren yönetmenler, yapımcılar, dağıtımcılar filmlerini seyirciyle Grand Pera’da buluşturmayı sindirebilecekler mi? Festival seyircisinden festival düzenleyicisine, dağıtım şirketlerinden “Emek Yerinde Güzel” diyen sinema meslek örgütlerine kadar herkes bu soruların muhatabı. Bu süreçte, Hürriyet’in bahsettiğimiz iki haberinin işaret ettiği üzere bu sorulara verilecek cevapları bastırmak için medyada yankılanacak “Oldu, bitti, değişime uyun.” naralarına da hazırlıklı olmamız gerekiyor. Kötü ihtimal gerçekleştiği takdirde gündeme gelecek soruları hemen şimdi, biraz daha yüksek sesle dile getirmek ve tartışmayı başlatmak lazım. Bu tartışmayı Emek Sineması mücadelesinin bir parçası hâline getirip yıkımın halkla ilişkilerini üstlenen mekanizmaya müdahale edecek sesler üretmemiz mümkün. O zaman tekrar edelim: “Hepimiz oradaydık. Şimdi kim, nereye gidecek?”