27 Aralık 2011 Salı

30 Aralık Cuma 18:00 Emek Forumu

24 Aralık'ta yaptığımız basın açıklamamızı şöyle bitirmiştik:

Öncelikle Kamer İnşaat’ın sunduğu projenin ivedilikle iptal edilmesi gerekli! Devlet burayı yerinde ve olduğu gibi korumakla ve restore etmekle yükümlüdür. Bizler Emek Sineması ve Serkildoryan binası gibi kamuya ait mekânların sermaye ve siyasi iktidarın kararına ve çıkarına göre yeniden işlevlendirilmesini reddediyoruz. Dolayısıyla, kapalı kapılar arkasında, tartışılmadan, şeffaf süreçler yaşanmadan geliştirilen her türlü ‘projeciliğe’ itiraz ediyoruz. Sosyal sorumluluk veya kültür-sanat hamiliği çerçevesinde, sermayenin kamu mekânlarını yeni yatırım ve prestij alanlarına çevirmesine göz yummuyoruz. Bu mekânların geleceğinin ancak ve ancak kamusal bir tartışma süreci içerisinde belirleneceğini savunuyoruz. Sendika, meslek örgütleri, sinemacılar, kültür sanat üreticileri, kent aktivistleri, sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütlerini demokratik ve katılımcı bir karar alma mekanizması inşa etmeye çağrıyoruz.

Bu çağrı 24 Aralık akşamı Yeşilçam Sokak'ta yaptığımız forumda karşılığını buldu: 30 Aralık Cuma günü 18:00'da Emek Sineması önünde buluşuyor, yıkıma karşı mücadeleyi ve Emek'in geleceğini konuşacağımız kamusal tartışmaları başlatıyoruz!

Emek Bizim İstanbul Bizim!

25 Aralık 2011 Pazar

24 Aralık eylemi basın açıklaması metni

Emek Sineması’nın içerisinde yer aldığı adanın yıkılıp yerine bir AVM yapılacağını, Emek’in bu AVM’nin en üst katına her nasılsa “yıkılmadan, sökülerek taşınacağını” duymayan kalmadı. Hatırlanacak olursa geçtiğimiz Mayıs ayında 9. İstanbul İdare Mahkemesi öngörülen projenin durdurulmasına karar vermişti. Ancak, bilirkişi raporunda projenin kültür dokusuna uygun olmadığının belirtilmesine rağmen mahkeme 1 Aralık’ta raporu hiçe sayarak durdurma kararını iptal etmiş bulunmakta.

Bir kaç gündür Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay gözümüzün içine bakarak Emek'i yıkmayacaklarını söylüyor. Öte yandan Demircan dün yaptığı açıklamada “salonun içindeki önemli bölümler söküldü, saklanıyor, bire bir kullanılacak” diyor. Bu yıkımın ta kendisidir! Öncelikle ve acilen, henüz hukuki süreç devam ederken, henüz yıkım kararı çıkmamışken, Emek Sineması’nın içinin sökülmeye başlanmış olmasının kimler tarafından, hangi hukuki gerekçelere dayandırılarak ve ne zaman gerçekleştirilmiş olduğunun, sökülen parçaların nerede korunduğunun ve bunun denetiminin kimin tarafından yapıldığının kamuoyuna açıklanmasını talep ediyoruz.

Demircan, aynı açıklamasında “bu tartışmayı siyasetçilerin veya sokaktaki vatandaşların yapmasının süreci kilitlediğini, konunun uzmanlarına bırakılması gerektiğini” söylüyor. Belli ki, bir buçuk yıldır devam eden mücadele, binlerce İstanbullunun tek bir ağızdan yükselen sesi duymazdan gelinmiş ve Emek içeriden sökülmeye başlanmış. Şimdi soruyoruz, üzerinde yürüdüğümüz sokak, gittiğimiz okul, hastane, sinema, sesimizi duyurmak için çıktığımız meydan, nefes aldığımız park... Bütün bunlar hakkında uzman olan kişiler kimlerdir? Biz bugün burada toplanmış olan binler, eğer iktidarın nezdindeki tek vasfımız sokaktaki vatandaşlık ise, sokaktaki vatandaşlar olarak soruyoruz: Fener-Balat-Ayvansaray’da, Sulukule’de, Dikmen’de, Senoz’da, Tortum’da, Gerze’de, Solaklı’da yaşam alanları yok edilenler bu konuları hangi uzmanlara bırakmalı?

Bizler Emek Sineması projesinin Beyoğlu'nda uygulamaya konulması öngörülen kentsel dönüşüm planından bağımsız olmadığını çok iyi biliyoruz. Masa sandalye operasyonlarıyla boşaltılan ve büyük sermayeye açılması kolaylaştırılan İstikal Caddesi, yayalaştırma adı altında elitleştirilecek Taksim Meydanı, satışa çıkartılan okul ve hastaneler, çürümeye terk edilen AKM, boşaltılan Tarlabaşı ve yıkım tehdidi altındaki Bedrettin Mahallesi, kaçak katlarıyla kazulet gibi yükselen Demirören AVM; hepsi aynı planın parçası! Bu topyekûn saldırıya karşı topyekûn bir cevap vermek için bugün buradayız. Çünkü sokaklar, mahalleler, meydanlar, parklar bizim! Beyoğlu bizim, İstanbul bizim!

Başından beri vurguladığımız gibi, Emek Sineması tarihi ve kültürel bir miras olarak yerinde ve olduğu gibi korunmalıdır. Bugüne kadar korunmadıysa, bunun hesabını bizim vergilerimizle semirilen, tarihi yapıları korumakla yükümlü kurumlardan soruyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yenileme ve Anıtlar Kurulu, Sosyal Güvenlik Kurumu, Beyoğlu Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi! Hesap Verin!

Bir kez daha tekrar ediyoruz, haksız ve hukuksuz bir şekilde sermayeye devredilen Emek Sineması ve Serkildoryan binası Sosyal Güvenlik Kurumu’na, yani kamuya, yani bizlere aittir! Bu alan üzerindeki her türlü kullanım hakkı kamunundur ve kolektiftir. Bu nedenle nazarımızda meşru ve esas olan devlet kurumlarının ve şirketlerin çıkarları değil, kamunun yararı ve kararıdır.

Emek kolektif hafızamızın mekânıdır. Orada seyredilen filmler, kurulan hayaller, gidilen festivaller kadar adına yakışır şekilde 80 darbesi sonrası gerçekleştirilen ilk 1 Mayıs kutlamasının da mekânıdır Emek. Tüm bu nedenlerle Emek Sineması yıkımına karşı çıkmak geçmişimize sahip çıkmak kadar bugünümüzü kurmak ve farklı bir gelecek tahayyül edebilmek için verilen bir mücadeledir. AVM’ler içerisine sıkıştırılan sinema salonlarına, ticarileşen ve metalaşan sanatsal ve kültürel üretime karşı durmak, kenti ve kentsel mekanları sermayenin ve iktidarın elinden geri almaya yeltenmek, kamusallığı yeniden telaffuz etmeye ve kurmaya dair bir çabadır.

Bu nedenlerle, öncelikle Kamer İnşaat’ın sunduğu projenin ivedilikle iptal edilmesi gerekli! Devlet burayı yerinde ve olduğu gibi korumakla ve restore etmekle yükümlüdür. Bizler Emek Sineması ve Serkildoryan binası gibi kamuya ait mekânların sermaye ve siyasi iktidarın kararına ve çıkarına göre yeniden işlevlendirilmesini reddediyoruz. Dolayısıyla, kapalı kapılar arkasında, tartışılmadan, şeffaf süreçler yaşanmadan geliştirilen her türlü ‘projeciliğe’ itiraz ediyoruz. Sosyal sorumluluk veya kültür-sanat hamiliği çerçevesinde, sermayenin kamu mekânlarını yeni yatırım ve prestij alanlarına çevirmesine göz yummuyoruz. Bu mekânların geleceğinin ancak ve ancak kamusal bir tartışma süreci içerisinde belirleneceğini savunuyoruz. Sendika, meslek örgütleri, sinemacılar, kültür sanat üreticileri, kent aktivistleri, sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütlerini demokratik ve katılımcı bir karar alma mekanizması inşa etmeye çağrıyoruz. Sonuç olarak iki yıldır süren bu mücadelenin bize yeniden ve daha güçlü bir biçimde sordurtması gereken temel soru şudur: Yaşadığımız kent üzerindeki söz hakkı kimin? Biz, hepimizin diyoruz!


24 Aralık 2011, Emek Sineması Hâlâ Burada. Yıkmak istiyorlar. Yıktırmıyoruz!

Emek Bizim İstanbul Bizim!

İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi

Beyoğlu için Mücadele İnisiyatifi

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD)

Sinema Emekçileri Sendikası (SİNESEN)

İşçi Filmleri Festivali

Yeni Sinema Hareketi

İMECE-Toplumun Şehircilik Hareketi

Kamusal Sanat Laboratuvarı



23 Aralık 2011 Cuma

İKSV'nin önerisine cevaben...

Malumunuz, Varyete en başından beri Emek Sineması ve Serkildoryan adası gibi kamuya ait mekanların (benzer biçimde tehdit altında olan sokakların, mahallelerin, meydanların, okulların, hastanelerin ve aslında İstanbul’un tamamının) sermaye ve siyasi iktidarın kararına ve çıkarına göre işlevlendirilmesine, yapılandırılmasına karşı durdu. Bu nedenle İKSV’nin "Emek'i bize verin, 6 ayda projelendirir, kültür sanat merkezi haline getiririz" önerisine de bir kaç nedenle eleştirel bakmaktayız. Öncelikle sermayenin sosyal sorumluluk, kültür ve sanat hamiliği çerçevesinde kamu mekanlarını yeni yatırım alanlarına çevirmesine itiraz ediyoruz. İkinci olarak, kapalı kapılar arkasında, tartışılmadan, şeffaf süreçler yaşanmadan gerçekleştirilmeye çalışılan her türlü ‘projeciliğe’ karşıyız. Öncelikle Kamer İnşaat’ın sunduğu projenin ivedikle iptal edilmesi gerekli! Emek’in geleceği sendika, meslek örgütleri, sinemacılar, kültür sanat üreticileri, kent aktivistleri, sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla gerçekleşecek tartışmalarla son kararın da demokratik ve kamu yararına olacağını garanti altına alınarak belirlenmelidir. Sonuç olarak iki yıldır süren bu mücadelenin bize yeniden ve daha güçlü bir biçimde sordurtması gereken temel soru şudur: Yaşadığımız kent üzerindeki söz hakkı kimin? Biz, hepimizin diyoruz!

Herkesi 24 Aralık’ta 16:00’da başlayacak olan yürüyüşün ardından Emek Sineması önünde gerçekleşecek ve herkesin katılımına açık olan FORUM’da bu meseleyi de tartışmaya çağırıyoruz. Gelin, Emek Sineması’nın geleceğini beraber belirleyelim.

22 Aralık 2011 Perşembe

Emek Neden Bizim?


Begüm Özden Fırat. 'Emek Neden Bizim?. Radikal2. 18 Aralık 2011.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1072999&Date=22.12.2011&CategoryID=42




Emek Sineması’nın içerisinde yer aldığı adanın yıkılıp yerine bir AVM yapılacağını, projenin mimarı Fatih Kesgün’ün fantastik ifadesiyle söylersek, Emek’in bu AVM’nin en üst katına “yıkılmadan taşınacağını” duymayan kalmadı. Hatırlanacak olursa, geçtiğimiz Mayıs ayında 9. İstanbul İdare Mahkemesi öngörülen projenin “uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zarar doğuracak nitelikte olduğu” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar vermişti. Ardından atanan bilirkişi heyetinin, karanlıkta ve proje mümessilinin mihmandarlığında gerçekleştirdiği keşif sonrası yazdığı raporda, iki uzman, dava konusu projenin kültür dokusuna uygun olmadığını belirterek yürütmeyi durdurma yönünde karar verdi. Bundan neredeyse 6 ay sonra, 1 Aralık’ta, aynı mahkeme bilirkişi raporunu hiçe sayarak yürütmenin durdurulması kararını iptal etti.

Emek’i geri almak
Fener-Balat-Ayvansaray’da, Bedrettin Mahallesi’nde, Dikmen’de kentsel dönüşüme karşı mücadele edenler, Senoz’da, Tortum’da, Gerze’de, Solaklı’da yaşam alanlarının yok edilmesine karşı çıkanlar çok iyi bilirler ki yürütmeyi durdurma kararları sermayeyi nadiren durdurur. Bu nedenle mahkeme kararına şaşırdık desek, yalan olur. Fakat 9. İstanbul İdare Mahkemesi’nin verdiği bu iptal kararı, zamanlaması itibarıyla bize açıkça gösterdi ki, Emek Sineması projesini, masa sandalye operasyonlarıyla insansızlaştırılan ve büyük sermayeye açılması kolaylaştırılan Beyoğlu’ndan, yayalaştırılması planlanan Taksim Meydanı’ndan, satışa çıkartılacak okul ve hastanelerden, çürümeye bırakılan AKM’den, boşaltılan Tarlabaşı ve kentsel dönüşüm tehdidi altındaki Bedrettin Mahallesi’nden, kaçak katlarıyla İstiklal Caddesi’nde heyula gibi yükselen Demirören AVM’den bağımsız düşünmek mümkün değil.

12. İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin 2 Nisan 2010’da gerçekleştirilen açılışında Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın konuşmasını kesintiye uğratan borazan sesleri (nam-ı diğer “zaaart eylemi”) ve ertesi gün Yeşilçam Sokak’ta düzenlenen simgesel festival açılış töreni ve film gösterimi Emek Sineması mücadelesinin miladı sayılabilir. O tarihten bu yana yaklaşık 1.5 yıldır hep beraber defalarca “Emek Bizim, İstanbul Bizim! Yıktırmıyoruz!” dedik ve dediğimizi yaptık. Fakat gördük ki, asıl mesele yıktırmamak değil, Emek’i sahiplenmek, Emek Sineması’nın ve Yeşilçam Sokağı’nın bizlere ait olduğunu, bu yerlerin bizlerin yaşam alanlarımız ve kamusal mekanlarımız olduğunu haykırmak ve bu mekanları sermayeden ve iktidardan geri alabilmek. Altın Lale Ödül töreni, “Hepimiz Bilirkişiyiz” yürüyüşünü takiben gerçekleşen ‘1. Geleneksel Emek Şenliği’, sayısız film gösterimi ve geçen Mayıs ayı boyunca yapılan ‘Emek’i geri alma şenlikleri’, kendiliğinden gelişen Demirören AVM işgali bizlere tüketim odaklı olmayan, dayanışmacı ve yaratıcı bir toplumsallığın var olabileceğini gösterdi en çok.
Mimarlar Odası’nın da sıkça vurguladığı gibi Emek Sineması tarihi ve kültürel bir miras olarak yerinde ve olduğu gibi korunmalı. Taraf olunan uluslararası sözleşmeler devlete bu yükümlülüğü verir. Bunun yanı sıra Emek kolektif hafızamızın mekânıdır. Orada seyredilen filmler, kurulan hayaller, gidilen festivaller kadar adına yakışır şekilde 80 darbesi sonrası gerçekleştirilen ilk 1 Mayıs kutlamasının da mekânıdır Emek. Dahası, haksız ve hukuksuz bir şekilde sermayeye devredilen Emek Sineması ve Serkildoryan binası Sosyal Güvenlik Kurumu’na, yani kamuya, yani bizlere aittir! Bu alan üzerindeki her türlü kullanım hakkı kamunundur ve kolektiftir. Bu nedenle nazarımızda meşru ve esas olan Beyoğlu Belediye Başkanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Yenileme Kurulu Üyeleri ve Kamer İnşaat gibi kurumların ve şirketlerin çıkarları değil, kamunun yararı ve kararıdır.

‘Rantabl’ alan
Tüm bu nedenlerle Emek Sineması yıkımına karşı çıkmak geçmişimize sahip çıkmak kadar bugünümüzü kurmak ve farklı bir gelecek tahayyül edebilmek için verilen bir mücadeledir. Bir nostalji nesnesi olarak Emek’i korumaktan ziyade AVM’ler içerisine sıkıştırılan sinema salonlarına, ticarileşen ve metalaşan sanatsal ve kültürel üretime karşı durmak, kenti ve kentsel mekanları sermayenin ve iktidarın elinden geri almaya yeltenmek, daha da önemlisi kamusallığı yeniden telaffuz etmeye ve kurmaya dair bir çabadır.
9. İstanbul İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararını iptal etmesi bizlere bir kez daha hukuki mücadelenin gerekli ama çoğu zaman yetersiz olduğunu gösterdi. Mimarlar Odası’nın itiraz başvurusuna rağmen her an yıkımına başlanabilecek Emek için kitlesel itirazımızı yükseltmek, sokakta mücadele etmek ve en önemlisi umutsuzluğa düşmemek gerekli. Türkiye’de yargının demokrasiyi, insanları ve kentleri yapayalnız bıraktığı bugünlerde dayanışmaktan başka bir çaremiz, sokaktan başka bir mücadele alanımız yok! Parsel parsel yitirdiğimiz yaşam alanlarımıza bir yenisini eklememek, her türlü mücadelenin kamusal alanı olan Beyoğlu’nu parça parça elimizden alınmasına izin vermemek için Emek’in yıkımına ya da ‘rantabl’ bir alan olarak ek işlevlerle yeniden değerlendirilmesine karşı durmalıyız.

Varyete’nin arzusu Emek Sineması’nın yerinde ve olduğu gibi restore edilmesi, kamusal yarar gereği ticari olmayan, bağımsız bir sinematek /kültür merkezi olarak düzenlenerek aynı ilkeleri paylaşan sinemacılar ve kurumların kullanıma açılmasıdır.

18 Aralık 2011 Pazar

EMEK SİNEMASI’NI YIKTIRMIYORUZ! ||24 Aralik || 16:00 || Taksim Tramvay Duragi


9. İstanbul İdare Mahkemesi 12.05.2010 tarihinde Emek Sineması için öngörülen projenin “uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zarar doğuracak nitelikte olduğu” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar vermişti. Kararın ardından, 14.12.2010 tarihinde üç uzmandan oluşan bilirkişi heyeti, incelemesini yapmış ve 18.04.2011 tarihinde mahkemeye sunduğu raporda iki uzman dava konusu projenin kültür dokusuna uygun olmadığını belirterek yürütmeyi durdurma yönünde karar vermişti.

01.12.2011 tarihinde, bilirkişi raporuna ve 2010 baharından itibaren devam eden kamuoyunun verdiği mücadeleye rağmen, 9. İdare Mahkemesi yürütmenin durdurulmasını iptal etti! Bu karardan sonra hukuki olarak bir itiraz hakkı bulunmasına rağmen, benzer dava süreçlerinde gördüğümüz üzere bu itiraz hakkı bir sonuç vermemiştir.

Uzun lafın kısası 1 Aralık 2011 itibarıyla yargı Emek Sinemasını yıkıma teslim etmiştir!

Bundan sonra Emek’in geleceği artık sadece kamuoyunun direnme gücüne bağlı!

Bu bir acil durum çağrısıdır. Artık her an Emek Sineması’nda yıkım başlayabilir. Türkiye’de yargının demokrasiyi, insanları ve kentleri yapayalnız bıraktığı bugünlerde dayanışmaktan başka bir çaremiz, sokaktan başka bir mücadele alanımız yok! Parsel parsel yitirdiğimiz yaşam alanlarımıza bir yenisini eklememek, her türlü mücadelenin kamusal alanı olan Beyoğlu’nu parça parça elimizden alınmasına sessiz kalmamak için bir araya geliyoruz.

24 Aralık Cumartesi günü saat 16:00’da Taksim Meydanı’nda buluşuyor, Emek Sineması’nın önüne yürüyerek basın açıklamamızı okuyoruz. Sonrasında ise müzik dinleyerek, sohbet ederek, sessiz sinema oynayarak Emek Sineması’nın önünde sabahlıyoruz. Çadırınızı, uyku tulumunuzu, battaniyenizi, çayınızı, kahvenizi ve isyanınızı alın, gelin!

Emek bizim, sokaklar ve meydanlar bizim, İstanbul bizim!


İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi

Beyoğlu için Mücadele İnisiyatifi

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD)

Sinema Emekçileri Sendikası (SİNESEN)

İşçi Filmleri Festivali

Yeni Sinema Hareketi

İMECE-Toplumun Şehircilik Hareketi

Kamusal Sanat Laboratuvarı





EYLEM PROGRAMI

16:00 Taksim tramvay durağında toplanma ve Emek'e yürüyüş

17:30 Basın Açıklaması ve konuşmalar

18:30 Yeşilçam Sokak'a çadırların kurulması

20:00 Konser

20:30 Forum:

*Emek Sineması ve Beyoğlu için mücadeleye nasıl devam edilmeli?

*Emek Sineması için nasıl bir alternatif öneriyoruz?

22:30 Konser

23:30 Çorba dağıtımı

24:00 Sessiz sinema oynuyoruz

02:00 Film gösterimleri



Emek Neden Bizim?

Emek Sineması’nın içerisinde yer aldığı adanın yıkılıp yerine bir AVM yapılacağını, projenin mimari Fatih Kesgün’ün fantastik ifadesiyle söylersek, Emek’in bu AVM’nin en üst katına “yıkılmadan taşınacağını” duymayan kalmadı. Hatırlanacak olursa, geçtiğimiz Mayıs ayında 9. İstanbul İdare Mahkemesi öngörülen projenin “uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zarar doğuracak nitelikte olduğu” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar vermişti. Ardından atanan bilirkişi heyetinin, karanlıkta ve proje mümessilinin mihmandarlığında gerçekleştirdiği keşif sonrası yazdığı raporda, iki uzman, dava konusu projenin kültür dokusuna uygun olmadığını belirterek yürütmeyi durdurma yönünde karar verdi. Bundan neredeyse 6 ay sonra, 1 Aralık’ta, aynı mahkeme bilirkişi raporunu hiçe sayarak yürütmenin durdurulması kararını iptal etti.

Fener-Balat-Ayvansaray'da, Bedrettin Mahallesi'nde, Dikmen'de kentsel dönüşüme karşı mücadele edenler, Senoz'da, Tortum'da, Gerze'de, Solaklı'da yaşam alanlarının yok edilmesine karşı çıkanlar çok iyi bilirler ki yürütmeyi durdurma kararları sermayeyi nadiren durdurur. Bu nedenle mahkeme kararına şaşırdık desek, yalan olur. Fakat 9. İstanbul İdare Mahkemesi’nin verdiği bu iptal kararı, zamanlaması itibarıyla bize açıkça gösterdi ki, Emek Sineması projesini, masa sandalye operasyonlarıyla insansızlaştırılan ve büyük sermayeye açılması kolaylaştırılan Beyoğlu’ndan, yayalaştırılması planlanan Taksim Meydanı’ndan, satışa çıkartılacak okul ve hastanelerden, çürümeye bırakılan AKM’den, boşaltılan Tarlabaşı ve kentsel dönüşüm tehdidi altındaki Bedrettin Mahallesi’nden, kaçak katlarıyla İstiklal Caddesi’nde heyula gibi yükselen Demirören AVM’den bağımsız düşünmek mümkün değil.

12. İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin 2 Nisan 2010’da gerçekleştirilen açılışında Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın konuşmasını kesintiye uğratan borazan sesleri (nam-ı diğer “zaaart eylemi”) ve ertesi gün Yeşilçam Sokak’ta düzenlenen simgesel festival açılış töreni ve film gösterimi Emek Sineması mücadelesinin miladı sayılabilir. O tarihten bu yana yaklaşık 1.5 yıldır hep beraber defalarca “Emek Bizim, İstanbul Bizim! Yıktırmıyoruz!” dedik ve dediğimizi yaptık. Fakat gördük ki, asıl mesele yıktırmamak değil, Emek’i sahiplenmek, Emek Sineması’nın ve Yeşilçam Sokağı’nın bizlere ait olduğunu, bu yerlerin bizlerin yaşam alanlarımız ve kamusal mekanlarımız olduğunu haykırmak ve bu mekânları sermayeden ve iktidardan geri alabilmek. Altın Lale Ödül töreni, “Hepimiz Bilirkişiyiz” yürüyüşünü takiben gerçekleşen ‘1. Geleneksel Emek Şenliği’, sayısız film gösterimi ve geçen Mayıs ayı boyunca yapılan ‘Emek'i geri alma şenlikleri’, kendiliğinden gelişen Demirören AVM işgali bizlere tüketim odaklı olmayan, dayanışmacı ve yaratıcı bir toplumsallığın var olabileceğini gösterdi en çok.

Mimarlar Odası’nın da sıkça vurguladığı gibi Emek Sineması tarihi ve kültürel bir miras olarak yerinde ve olduğu gibi korunmalıdır. Taraf olunan uluslararası sözleşmeler devlete bu yükümlülüğü verir. Bunun yanı sıra Emek kolektif hafızamızın mekânıdır. Orada seyredilen filmler, kurulan hayaller, gidilen festivaller kadar adına yakışır şekilde 80 darbesi sonrası gerçekleştirilen ilk 1 Mayıs kutlamasının da mekânıdır Emek. Dahası, haksız ve hukuksuz bir şekilde sermayeye devredilen Emek Sineması ve Serkildoryan binası Sosyal Güvenlik Kurumu'na, yani kamuya, yani bizlere aittir! Bu alan üzerindeki her türlü kullanım hakkı kamunundur ve kolektiftir. Bu nedenle nazarımızda meşru ve esas olan Beyoğlu Belediye Başkanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Yenileme Kurulu Üyeleri ve Kamer İnşaat gibi kurumların ve şirketlerin çıkarları değil, kamunun yararı ve kararıdır.

Tüm bu nedenlerle Emek Sineması yıkımına karşı çıkmak geçmişimize sahip çıkmak kadar bugünümüzü kurmak ve farklı bir gelecek tahayyül edebilmek için verilen bir mücadeledir. Bir nostalji nesnesi olarak Emek’i korumaktan ziyade AVM’ler içerisine sıkıştırılan sinema salonlarına, ticarileşen ve metalaşan sanatsal ve kültürel üretime karşı durmak, kenti ve kentsel mekanları sermayenin ve iktidarın elinden geri almaya yeltenmek, daha da önemlisi kamusallığı yeniden telaffuz etmeye ve kurmaya dair bir çabadır.

9. İstanbul İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararını iptal etmesi bizlere bir kez daha hukuki mücadelenin gerekli ama çoğu zaman yetersiz olduğunu gösterdi. Mimarlar Odası’nın itiraz başvurusuna rağmen her an yıkımına başlanabilecek Emek için kitlesel itirazımızı yükseltmek, sokakta mücadele etmek ve en önemlisi umutsuzluğa düşmemek gerekli. Türkiye’de yargının demokrasiyi, insanları ve kentleri yapayalnız bıraktığı bugünlerde dayanışmaktan başka bir çaremiz, sokaktan başka bir mücadele alanımız yok! Parsel parsel yitirdiğimiz yaşam alanlarımıza bir yenisini eklememek, her türlü mücadelenin kamusal alanı olan Beyoğlu’nu parça parça elimizden alınmasına izin vermemek için Emek'in yıkımına ya da ‘rantabl’ bir alan olarak ek işlevlerle yeniden değerlendirilmesine karşı durmalıyız.

İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi'nin arzusu Emek Sineması’nın yerinde ve olduğu gibi restore edilmesi, kamusal yarar gereği ticari olmayan, bağımsız bir sinematek /kültür merkezi olarak düzenlenerek aynı ilkeleri paylaşan sinemacılar ve kurumların kullanımına açılmasıdır.







13 Aralık 2011 Salı

Emek Sineması için Acil Durum: Yargı Emek'i Yıkıma Teslim Etti

YARGI EMEK’İ YIKIMA TESLİM ETTİ!

EMEK İÇİN NÖBET VAKTİ!

facebook.com/emekbizim
twitter.com/@emekbizim
#emeknobeti
9. İstanbul İdare Mahkemesi 12.05.2010 tarihinde Emek Sineması için öngörülen projenin “uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zarar doğuracak nitelikte olduğu” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar vermişti. Kararın ardından, 14.12.2010 tarihinde üç uzmandan oluşan bilirkişi heyeti, incelemesini yapmış ve 18.04.2011 tarihinde mahkemeye sunduğu raporda iki uzman dava konusu projenin kültür dokusuna uygun olmadığını belirterek yürütmeyi durdurma yönünde karar vermişti.
01.12.2011 tarihinde, bilirkişi raporuna ve 2010 baharından itibaren devam eden kamuoyunun verdiği mücadeleye rağmen, 9. İdare Mahkemesi yürütmenin durdurulmasını iptal etti! Bu karardan sonra hukuki olarak bir itiraz hakkı bulunmasına rağmen, benzer dava süreçlerinde gördüğümüz üzere bu itiraz hakkı bir sonuç vermemiştir.
Uzun lafın kısası 1 Aralık 2011 itibarıyla yargı Emek Sinemasını yıkıma teslim etmiştir!
Bundan sonra Emek’in geleceği artık sadece kamuoyunun direnme gücüne bağlı!
Bu bir acil durum çağrısıdır. Artık her an Emek Sineması’nda yıkım başlayabilir. Türkiye’de yargının demokrasiyi, insanları ve kentleri yapayalnız bıraktığı bugünlerde dayanışmaktan başka bir çaremiz, sokaktan başka bir mücadele alanımız yok! Parsel parsel yitirdiğimiz yaşam alanlarımıza bir yenisini eklememek, her türlü mücadelenin kamusal alanı olan Beyoğlu’nu parça parça elimizden alınmasına sessiz kalmamak için yeniden bir araya geliyoruz.

Yolumuz Emek Sineması'na düştükçe twitter'da #emeknobeti etiketiyle, facebook'ta ise facebook.com/emekbizim sayfası üzerinden Emek Sineması'nın durumunu güncelliyoruz, Emek'e sahip çıkıyoruz. Yıkıma göz yummuyoruz.

Emek Bizim İstanbul Bizim

İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi
iksvaryetesi@gmail.com
emekbizimistanbulbizim.blogspot.com
facebook.com/emekbizim
twitter.com/@emekbizim