28 Nisan 2010 Çarşamba
25 Nisan 2010 Pazar
SİNEMASAL DÖNÜŞÜM PROJESİ: SEYİRLİK YIKIMLAR
Bu yazı Altyazı Aylık Sinema Dergisi'nin Mayıs 2010 sayısından alınmıştır.
Orta Avrupa’nın en büyük film festivallerinden biri Bratislava’da düzenleniyor. Ancak şehir, bu kadar kapsamlı bir sinema etkinliğini taşıyacak sinema salonlarına sahip olmadığı için filmler bir alışveriş merkezinin içindeki multiplex sinemada gösteriliyor. Dünyanın her yerinden gelen konuklar bir alışveriş merkezine tıkılıyor. Kendinizi dışarı attığınızda, otoyollarla çevrili devasa binanın gölgesinde, şehrin sadece en yüksek binalarının görünür olduğu bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Sonra tekrar içeri, film izlemeye... Arazilerini kaybetmiş Taylandlı tarım işçilerinin geçim sağlama çabalarını izliyoruz... Yeni kapitalizmin ‘hareketlilik eşittir verimlilik’ ilkesi gereğince evlerinden uzakta hiç bilmedikleri işlere atanan Şilili şirket çalışanlarının çaresizliğini... Taipei’deki bir mahallede, sermaye sahiplerine karşı evlerini yıktırmama mücadelesi veren insanları... Akşamları film izleme turu bitince, perdede gördüklerimizi değerlendiriyoruz. Hangi filmi daha çok beğendik? Başka nelerden bahsetmeli? Hangi acıyı, hangi zulmü perdeye yansıtmalı? Ertesi gün uyanıyor ve tekrar alışveriş merkezinin yolunu tutuyoruz. Perdede bambaşka yıkımlar, bambaşka mücadeleler...
Dünya çapında 70’lerden bu yana uygulanan özelleştirme politikalarının geliştirildiği Chicago Okulu’nun akıl hocası Milton Friedman’ın ‘Kapitalizm ve Özgürlük’ kitabı 2008’de Plato Film Yayınları tarafından Türkçede yayımlandı. Kitabın arka kapağında Sinan Çetin’in şu sözleri yer alıyor: “Kapitalizm, insan haklarının korunduğu tek sistemdir... Şöyle düşünün, bir zamanlar kolektivizmin kalesi olan Sovyetler Birliği’nde kapitalist olmanız mümkün değildi; ama Amerika’da komünist olabilirdiniz... Mesele insan haklarının ekonomik haklardan ayrılmaz oluşudur. Bir ülkede para serbestçe dolaşmıyorsa, hiçbir fikir serbestçe dolaşamaz.”
Bratislava’daki deneyimimi düşünüyorum. Evet, fikirler gerçekten de serbestçe dolaşıp duruyorlar! Paranın biriktiği yerleri takip ediyor, sermayenin inşa ettiği binaların, alışveriş merkezlerinin içine giriyorlar, perdeye bakan birilerine bir şeyler anlatıyorlar... Ama neoliberal dünyada sadece ve sadece fikirler serbestçe dolaşıyor. Sermaye sahipleri, insanların özgürce yaşama hakkını, kültürünü, tarihini, geçim kaynaklarını, her şeyi hiçe sayarak etrafı yıkıp geçerken, birileri tüm bunların filmini yapıyor ve biz de izliyoruz. Yok edilen yaşam alanlarının üstüne dikilen binaların içinde insan haklarıyla ilgili filmler seyrediyoruz. İmgeler, fikirler, filmler, fonlar, projeler serbestçe dolaşırken, bir yandan da tüm bunların hammaddesi olan yıkımlar gerçekleştiriliyor. Neoliberal düzen, her şeyin seyirlik hale getirilmesini, sızlayan vicdanlara şifa olacak filmlere dönüştürülmesini teşvik ederken, bir yandan da eli kameralılara malzeme sunuyor; söz konusu filmlere konu olan zulüm ve haksızlıkların altına imzasını atıyor. Bu filmlerin sponsorluğunu yapmakla kalmıyor, konusunu da imal ediyor. Tüm bu zulümlerin filmlerini çekebilirsiniz, üzerine konuşabilirsiniz, komünist olabilirsiniz, herhangi bir kimliği üzerinize geçirebilir, “fikir sahibi” olabilirsiniz ama “hak sahibi” olamazsınız. Hakkınızı aradığınızda, örneğin kamuya ait bir alanın/binanın kamu yararına kullanılması gerektiğini, ranta alet edilmemesi gerektiğini savunduğunuzda karşınıza bin türlü engel çıkar, sermaye bir şekilde yolunu bulur, yıkar geçer. Sizin sadece, bu yıkımın filmini çekme ve o filmi yorumlama özgürlüğünüz vardır. İşte serbest fikir dolaşımı budur!
Bugün Emek Sineması’nın yıkımla yüz yüze gelmesi, çok daha geniş ölçekli bir problemin küçücük bir parçası. İktidarın kültür alanında izlediği politikayla, imar ve kent planlaması politikası birbirinden ayrılamaz. Bunlar aynı neoliberal yıkım politikasının birbirinden kuvvet alan unsurlarıdır. Kültür ve tabiat varlıklarını, ekolojiyi, insanların söz haklarını, yaşam biçimlerini, geleneklerini yok sayarak Sulukule’de, Tarlabaşı’nda, Fener-Balat-Ayvansaray’da rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri yürütenlerin parasıyla, bundan üç beş yıl sonra bu semtlerin nostaljisinden, kültürel değerlerinden nemalanan filmler yapılacak. Alışveriş merkezlerine doluşan kitleler bu filmleri izleyip kaybettikleri geçmiş için hayıflanırken, o geçmişi yok edenler gişe hasılatıyla ceplerini dolduracak. Bu ülkenin insanlarından istenen, kendi yıkımlarını ‘seyretmeye’ alışmaları. Peki kentsel dönüşüm mağdurlarıyla ve onları mağdur eden ideolojiyle ilgili, nostaljiye sığınmayan, kâr odaklı olmayan filmler çekenler? İnsanları harekete geçmeye, hakkını aramaya çağıran sinemacılar? Onlar filmlerini gösterecek sinema salonu bile bulamayacak!
Bugün Emek Sineması’nın yıkımına karşı çıkıyorsak, geçmişe el sürdürmemek için değil, geleceğimize sahip çıkmak için karşı çıkıyoruz. Emek Sineması’nın tarihi önemi, kolektif hafızamızdaki yeri, festivaller için anlamı… Tüm bunlardan çok daha önemli bir şey var: Emek Sineması, sinemanın sokakla, hayatla, toplumla bağını kesmek; sinemayı kendi içine kapanan, yaşama açılmayan, hayatta karşılığını bulamayan bir “serbest imge/fikir dolaşımı”na indirgemek isteyen neoliberal kültür politikalarına karşı verilen mücadelenin kalesi haline gelmiştir. İşte bu yüzden yıktırmayacağız, bu yüzden bir alışveriş merkezinin içine tıkılmasına izin vermeyeceğiz. Emek Sineması’nın Yeşilçam Sokağı’na açılan kapısı, sinemanın sokakla, insan hakları mücadeleleriyle bağını simgeliyor artık. Tam da bu yüzden, rantçıların gözünü diktiği, ezip geçmeyi planladığı her sokağı, her kültür varlığını, her semti, her mahalleyi temsil ediyor.
23 Nisan 2010 Cuma
22 Nisan 2010 Perşembe
Yorumsuz
"İstanbul’un Beyoğlu ilçesi İstiklal Caddesi üzerindeki tarihi Emek Sineması’nın bulunduğu binanın, Türk-Mall şirketi ve mimar Fatih Kesgün tarafından hazırlanan proje doğrultusunda yıkılarak başka koşullarda yeniden yapılmasına karşı 18 Nisan 2010 Pazar günü yapılan protesto gösterisinde proje destekçileri arasında İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın adı da geçirilmiştir.
Aynı zamanda söz konusu projeyi hazırlayan taraflar tanıtım belgelerinde İstanbul 2010 logosunu İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın izni olmaksızın kullanmışlar ve Ajansımızın, bu projeye onayı ve katkısı olduğu kanısını uyandırmışlardır.
Bu nedenlerle, Ajans olarak konuyla ilgili hassasiyetimizi kamuoyu ile paylaşmak üzere aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür:
1. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın söz konusu proje ile bir ilişkisi bulunmamaktadır. Bu konuda Ajansımıza herhangi bir başvuru yapılmadığı gibi, logo kullanım izni verilmesi için bir karar da alınmamıştır. Bu nedenlerle söz konusu projede izinsiz olarak Ajansımızın adını geçiren ve Ajansımızı proje sahipleri arasında gösteren kişiler ve kuruluşlar hakkında hukuki süreç başlatılmıştır.
2. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, bütün tarihi ve kültürel değeri olan yapılar için olduğu gibi, Emek Sineması’nın da başarılı bir şekilde onarılıp, şehrimizin kültür sanat hayatına kazandırılmasını, bunun için kentsel, mimari ve kültürel açıdan Avrupa Kültür Başkenti amaç ve hedeflerine uygun bir proje hazırlanmasını ve nitelikli bir çalışma ile bu kültür mirasının korunmasını öngörmekte ve savunmaktadır.
Kamuoyunun bilgilerine sunarız.
Saygılarımızla,
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı"
kaynak: yapi.com.tr
Yatırımcı dönüşecek bölgelere akın ediyor
Haberin devamı için tıklayın.
Emek'in 'E'si
Haberin devamı için tıklayın.
19 Nisan 2010 Pazartesi
Festival ödülleri sahiplerini buldu!
“İKSV Plastik Lale Ödülleri” Sahiplerini Buldu
“Prodüksiyon” ödülü İstanbul 2010’a, “Dekor” ödülü mimar Fatih Kesgün’e, “Zart” ödülü Bakan Günay’a, “Kaymaklı Rant” ödülü Beyoğlu Belediye Başkanı Demircan’a verilirken İstanbul Kültür Sanat Vakfı da “çevir kazı yanmasın” ödülüne layık görüldü.
“Emek bizim İstanbul bizim, yıktırmıyoruz” şiarıyla İstanbul Film Festivali’nin alternatif kapanışını, dün akşam (18 Nisan) Beyoğlu’ndaki Emek Sineması önünde düzenleyen İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi (İKSV) törende sinemanın ve bulunduğu yapının yıkımına ortak olan kişi ve kurumlara “plastik lale ödülleri” verdi.
Ödül töreni öncesi aralarında sinemacı, oyuncu, sinefil ve kentsel dönüşüm karşıtlarının da bulunduğu yaklaşık 3 bin kişi Taksim Tramvay Durağı’ndan Emek Sineması önüne kadar yürüdü.
Gevende’nin müzik yaparak katıldığı yürüyüşte Varyete üyeleri de borazanlarıyla ve “Yalan söylüyorsunuz”, “Her şey yalan Emek gerçek” pankartlarıyla yer aldı.
Emek Sineması önünde Emek Sineması’nın yıkımına karşı oluşan platform adına oyuncu Mert Fırat basın açıklamasını okuduktan sonra İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi Plastik Lale Ödüllerinin sahiplerini açıkladı.
Varyete üyelerinin plastik lale ödülleri için yaptığı açıklama şöyle:
“Demiştik ti Emek sinemasının hepimizin kişisel belleğinde sembolik bir yeri var, yarattığı tahribatla kentsel dönüşüme karşıyız ve kültürün ticarileşmesine itiraz ediyoruz. Artık kalabalığız, Emek Sineması’nı yıktırmamayı başarabiliriz. Ama unutmayalım şirketlerin ve iktidarın rantı için dozerler sadece Emek sinemasını değil tüm İstanbul’u, evlerimizi, hayatlarımızı tehdit ediyor.”
Varyete özel jürisi seçimini şöyle açıkladı:
En iyi dekor ödülü: Madam Tussoud balmumu heykel müzesini Emek Sineması’nı yıkıp yapacağı AVM’ye koymayı akıl edecek kadar rantsal yapı sökümcü sanat anlayışına sahip mimar Fatih Keskün.
En iyi prodüksiyon ödülü: Bir paralel evrende var olduğunu sandığımız zira bu evrende ne işe yaradığını anlamadığımız, bir takım büyük şirketlerin kültürel sorumluluk adıyla kendilerini aklamaları için kurulduğundan artık emin olduğumuz İstanbul 2010 projesi.
En iyi kaymaklı rant ödülü: “Beyoğlu’nun her parke taşı hayat ve ölümdür” şiarıyla yola çıkıp Beyoğlu’nda taş aş üstünde bırakmamayı görev edinmiş Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan.
En iyi zart ödülü: Kendi kirli koltuğu ve yağlı cepleri için Emek sinemasını yargıya taşımadan 4. kata taşımaya heveslenen ve üstelik bunu borazanların zart sesinden bile anlamadığı halde Kültür Bakanı sıfatını kullanarak yapmaya çalışan Bakan Ertuğrul Günay.
En iyi çevir kazı yanmasın ödülü: 2 Nisan gecesi Varyete borazanları zartladığından beri Emek Sinemasının yıkımı karşısında canını dişine takıp Emek’i yaşatalım mücadelesinde önderliğe soyunan İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV).
Ödüllerin açıklanması ardından Emek Sineması’nın sokağına perde gerilerek Emek Sineması’nın yıkımına karşı hazırlanan özel filmin galası gerçekleşti. Galaya katlan seyirciler sloganlar, borazanlar ve alkışlarla tezahüratta bulundular. Ardından bir Yeşilçam klasiği olarak Hababam Sınıfı serisinin “öğrencilerin okullarının yıkılma tehlikesine karşı giriştikleri mücadeleyi” konu eden bölümü gösterildi.
18 Nisan 2010 Pazar
16 Nisan 2010 Cuma
15 Nisan 2010 Perşembe
14 Nisan 2010 Çarşamba
IKSV'nin düzenlediği Emek toplantisinda IKSVaryetesi'nin dağıttığı metin
EMEK SİNEMASI OYUNA GETİRİLİYOR!
Emek Sineması ve içinde yer aldığı adanın “restorasyonu” projesiyle ilgili gerçeklerin bir bir ortaya çıkması, öyle anlaşılıyor ki yıkım cephesini yeni taktikler geliştirmeye itmiştir.
Restorasyondan kastedilen şeyin “yıkarak yeniden inşa etme” olduğu ve Emek Sineması’nın yıkımı (8. kata klonlanarak “korunması”) ile ilgili planların gizlenemez hale geldiği bir noktada tepkilerin ayyuka çıkması üzerine, bugüne kadar konuyu oldubittiye getirmeye çalışanlar bu kez manipülasyonlardan medet ummaktadır.
İKSV’nin taraflara çağrı yaparak düzenlediği bu toplantı, iyi niyetle yapılmış olsa bile ne yazık ki bu manipülasyonlara alet olmaya çok müsait bir usül içinde yapılıyor. Yıkım planının altında imzası bulunan Büyükşehir Belediyesi ile Beyoğlu Belediyesi’nin, planı uygulamaya sokacak olan Turkmall ve Kamer İnşaat gibi ticari kurumların toplantıya davet edilmesi, onlara en hafifinden kendilerini aklama şansı ve yıkıma meşruiyet kılıfı uydurma fırsatı sunmaktadır. Oysa biliyoruz ki, Emek Sineması’nı yıkımdan koruyacaksak eğer, bu kurum ve kuruluşların rant hırsına karşı koruyacağız. İstanbul’un her yerinde uygulamaya sokulan kentsel dönüşüm felaketinin rantsal mantığını mahkum etmeden Emek Sineması’nı ve sırada bekleyen daha pek çok mimari değeri kurtaramayacağız.
Emek Sineması’nın geleceğini, oraya dozer sokmaya hazırlanan inşaat firmalarıyla ve doğası gereği sadece kar oranıyla ilgilenen ticari işletmelerle tartışmak, son derece abestir. Bunun, örneğin Sinop’a nükleer santral yapma kararını, santral inşaatı ihalesini kazanan konsorsiyuma danışmaktan ya da Ilısu Barajı’nın suları altında kalacak kültürel ve çevresel zenginlikleri, baraja maddi destek veren bankaların takdir etmesini beklemekten bir farkı yoktur.
Çağrı metninde, toplantının “kamuoyunu bilgilendirme” amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir. Günlerdir, basının ve kamuoyunun ısrarlı sorularını geçiştiren, “henüz belli değil” diye savuşturan, ekranlara yanlış paftalar gösterip kaçamak cevaplar veren bu etkili ve yetkili şahıslar, bugünkü toplantıda bizi ne kadar “bilgilendirecekler”, hangi yeni verilerle aydınlatacaklar, doğrusu çok merak ediyoruz!
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın en yetkili ağzı, yıkıma gerekçe olarak koltukların yağlı ve eski olmasını gösterebilmiştir. Yakında salonun aslında depreme dayanıksız olduğu, vs. gibi argümanlar da öne sürülecektir. Kısacası, Sulukule’de, Gülsuyu’nda, Ayazma’da, Akaretler’de yaptıkları gibi, bu yıkıma da meşruiyet kılıfı uydurmak için ellerinden geleni artlarına koymayacaklardır.
Emek Sineması’nın gerçek sahipleri inşaat firmaları değil, bu kentin sakini olan bizleriz. Onun geleceğine karar vermesi gereken de biziz.
Herkesi Emek’in “yağlı ve eskimiş” koltuklarını, rantçıların kirli hesaplarına karşı korumaya davet ediyoruz.
Emek Benim, İstanbul Benim, Yıktırmıyorum.
Emek'i Yıkacak Şirketin Yetkilisi Yuhalandı
Şişhane'deki İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) binasında bir araya gelerek Emek sinemasının yerinde korunmasını desteklemek amacıyla düzenlenen toplantıda, projeyi üstlenen şirketin genel müdürü ile eylemciler arasında sert tartışmalar yaşandı.
MİM Yapı Mimarlık Limited Şirketinin genel müdürü Fatih Kesgün'ün "bir yapılar topluluğunu ele alan bir koruma projesi ürettik. Hiçbir kültür varlığı yıkılmayacak" sözlerine Mimarlar Odası'ndan Mücella Yapıcı "Bu yıkımı öngören bir projedir" diyerek tepki gösterdi.
Kesgün, Emek sinemasının yerine bir alışveriş merkezi yapılacağı yönünde basında çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirtti. Projeyi projeksiyonla sunan Kesgün'ün sözleri sık sık yuhalamalar ve alkışlarla kesildi.
Şirket yetkilisinin "Sinema sektörüyle görüştüğümüzde bize 'Emek'in tek başına varlığını sürdürebilmesi olanağı yok' dediler" sözlerine üzerine yönetmen Özcan Alper şu tepkiyi verdi:
"Hangi sektör temsilcileri? Bütün sinema sektörü şu anda burada ve biz onaylamıyoruz. Siz de Kültür bakanı da yalan söylüyorsunuz ve bunu her platformda dile getireceğiz. Bizim adımızı kullanmanızı istemiyoruz. Sizi teşhir etmeyi uygun buluyoruz. Siz Emek'i yıkıyorsunuz. Ama biz Emek'i yıktırmayacağız."
Moderatörlüğünü Nuri Çolakoğlu'nun yaptığı toplantının katılımcıları, projenin bugünkü halini yoğun ısrarlara karşın göstermeyen Kesgün'ü kamuoyunu yanıltmakla suçladılar.
"Emek nasıl havaya uçar anlatın. Bizi dekora mahkûm ediyorsunuz" diye tepki göstererek Emek'in nasıl bir binanın en üst katına taşınacağını soranlara ise Kesgün yedi aydır proje üzerinde çalıştıklarını, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin destek verdiğini söyleyerek cevap verdi.
"Emek sineması halkın malı"
Yapıcı'ysa "Bu kaosun içinde her gün bir kültür varlığı yok ediliyor. Kamuoyunu yanıltmak bir idare kültürü haline geldi. Kararlar şeffaf olmadığı ve söz hakkımız olmadığı için müdahale de edemiyoruz" dedi.Emek sinemasının "kamu malı olduğuna" dikkat çeken Yapıcı, "Sosyal Güvenlik Kurumu'nun malıdır. Şahsi bir mal değildir. Yani bu binalar bizim vergilerimizle korunuyor. Emek sineması halkın malıdır" dedi.
İKSV yöneticisi Güngün Taner, işin takipçisi olacaklarını belirtirken, İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan, da sinemacıları Emek'e sahip çıkmaya çağırdı.
"Emek sineması kaçak kata dönüştürülüyor" diyen Avrupa Kültür Başkenti Projesi mimar Korhan Gümüş de kamu malının bir şirkete verilmesinin kültür varlıklarının korunmasında kurumsal bir boşluktan kaynaklandığına açıklık getirdi.
Avukat Can Atalay da avan proje ile ilgili yeterince açıklama yapılmamasını eleştirerek, "Hala açıklanmıyor. Yıkımın arifesinde bile gösterilmiyor" diye ekledi.
Mimar Deniz İnceoğlu "Bu proje evrensel bilimsel kurallara uygun değildir. Koruma yalnızca fiziki korumadan çok o dokunun korunması anlamına gelmektedir" dedi.
İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi eylem hazırlığında
Film Festivali'nin açılış töreninde durumu protesto eden ve İKSV yetkilileri tarafından salondan çıkarılan İstanbul Kültür Sanat Varyetesi eylemcileri konuyu yeni protestolarla gündemde tutacak.17 Nisan'daki festivalin kapanış gecesinde ve pazar günü saat 17.00'de Taksim tramvay durağında bir eylem düzenleyecek olan Varyete, İKSV'yi de "sessiz kalmakla" eleştiriyor.
Toplantıya katılan isimler arasında Atilla Dorsay, Yeşim Ustaoğlu, Özcan Alper da bulunuyor..(BT/EÜ)
11 Nisan 2010 Pazar
10 Nisan 2010. Emek Sineması Hala Burada. Yıkmak İstiyorlar. Yıktırmıyoruz!
haber..yorum
Korumak ne demek, hepsini yıkalım! Korhan Gümüş, Radikal, 11.04.2010
10 Nisan 2010 Cumartesi
"İKSV’nin yönetim kurulunda yer alan Beyoğlu Belediyesi Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve İstanbul B.B. Başkanı Kadir Topbaş karşı çıkarlar mı?"
İKSV’yi seviyorum, İKSV’lilerden ve de kentin kültür hayatına yapmayı sürdürdükleri katkıdan dolayı. Emek’in kapatılmasından en çok mağdur olanların başında İstanbul Film Festivali geliyor ve bu konuya festivalin başkanı Azize Tan her fırsatta dikkat çekti. Festivalin basın toplantısında da durumu protesto eden bir konuşma yapmıştı. Tan’ın Emek’in kapanmasından en çok üzülen kişiler arasında olduğundan şüphem yok. Tan’ın İKSV içinde yalnız olmadığını da biliyorum. Tan ve vakfın genel müdürü Görgün Taner, Emek Sineması önünde gerçekleştirilen eyleme de katıldılar. Fakat öte yandan vakfın onur, mütevelliler ve yönetim kurullarına baktığımızda tam da Emek’in yıkılmasına neden olan piyasa mantığının egemen olduğu bir tabloyla karşılaşıyoruz.
SİNEMA VE KENTSEL DÖNÜŞÜM
AKP’nin ve dolayısıyla devletin önde gelen bütün isimlerini bu listelerde görebilirsiniz. Tabii birçok büyük şirket ve onların büyük ortakları da buralarda yer alıyor. Bu şirketlerin temsilcilerinin ya da AKP’li isimlerin bir çoğunun piyasa mantığını, kamu yararının üstünde tutan bir zihniyete sahip oldukları açık. Daha doğrusu serbest piyasanın zaten kamu yararına olduğunu ileri süreceklerdir çoğu. İKSV kâr amacı gütmeyen ve kültür hizmeti veren bir vakıf öte yandan. Bu çelişkili yapısından dolayı Emek’in kapatılmasında hem pay sahibi, hem de mağdur durumunda kalıyor İKSV. “Emek Sineması’na seyirci gelmiyor, piyasa kurallarına göre kapanması ve yerine bir alış veriş merkezi yapılması normaldir” gibi bir argümana İKSV kurullarındaki kaç kişi karşı çıkar? Özellikle de İKSV’nin yönetim kurulunda yer alan Beyoğlu Belediyesi Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve İstanbul B.B. Başkanı Kadir Topbaş karşı çıkarlar mı? Eğer çıkıyorlarsa Emek’in yıkılmasının altındaki kararlarda niye imzaları var?
Kentsel dönüşüm politik bir süreç, İKSV’den de bir kurum olarak bu yapısıyla bu politik sürece karşı çıkmasını bekleyemeyiz. Cumartesi akşamının eylemcileri İKSV’yi doğrudan hedef almadılar zaten ama daha fazla çaba harcamaya davet ettiler. Kültürle ilgili hiç kimsenin de İKSV’yi doğrudan hedef alabilecek bir lüksü yok bu kentte çünkü İKSV’ye ihtiyacımız var. Emek’in kapatılmaması ve kentsel dönüşüm denilen yıkım ve rant projelerine karşı daha fazla mücadeleye ihtiyaç olduğu gibi.
[...]
yazının tamamı icin tıklayın.
9 Nisan 2010 Cuma
8 Nisan 2010 Perşembe
Belediye'nin, Kültür Bakanlığı'nın ve Şirketlerin işbirliğine sessiz ortak olmuyorum!
7 Nisan 2010 Çarşamba
“İKSV Festival Kapanışını Emek Sineması’nda Yapsın!”
İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi, Emek Sinemasının yıkımına karşı geçen hafta başlattıkları eylemi sürdürüyor. Grup 10 Nisan’da kapalı olan Emek Sineması’nın sokağında film gösteriyor.
İstanbul - BİA Haber Merkezi 07 Nisan 2010, Çarşamba
Beyoğlu'ndaki tarihi Emek Sineması'nın yıkımına karşı "Emek benim İstanbul benim yıktırmıyorum" şiarıyla bir araya gelen grubun talebi net:
"İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) İstanbul Film Festivalinin kapanışını Emek Sineması'nda gerçekleştirsin".
Grup bu cumartesi (10 Nisan) Emek Sineması önünde, Yeşilçam Sokağa perde gererek tekrar film gösterimi yapıyor.
"Emek'in yıkılmasına sessiz mi kalıyorsunuz?"
İKSV'nin düzenlediği 29. Uluslararası Film Festivali'nin açılış töreninde (2 Nisan) Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve İKSV yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı konuşmalarını yaparken borazan öttürerek, bildiri dağıtarak ve "Emek'in yıkılmasına sessiz mi kalacaksınız?" diye bağırarak protestoda bulunan "İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi"ne (İKSV) bütün salon alkış tutarak destek olurken Bakan Günay "Bu enstrümanlar bilenlerin ellerinde olsaydı ne güzel sesler çıkardı" demekle yetinmişti.
İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi geçen hafta sonu da (3 Nisan) Emek Sineması önünde kendi alternatif festival açılışını gerçekleştirmişti. İçki dağıtılan ve film müzikleri çalınan yaklaşık 250 kişinin katıldığı açılışta, sokağa perde gerilip Dziga Vertov'un "Kameralı Adam" filmi gösterilmişti.
Grup, başta İKSV olmak üzere tüm sanat çevresinin yıkıma sessiz kaldığını öne sürüyor. Resmi kurumların sinemanın yıkılmayacağı yeniden yapılacağı açıklamalarının "doğru olmadığını" söyleyen grup Mimarlar Odası İstanbul Şubesinden edindikleri ve Emek Sinemasının bulunduğu yere alışveriş merkezi yapılacağının proje planlarını sekiz aydır kapalı olan sinemanın parmaklarına asarak göstermişlerdi. Alternatif açılışa İKSV'nin genel müdürü Görgün Taner ve Film Festivali direktörü Azize Tan da katılmıştı.
Sinemaya "Emek bizim İstanbul bizim, yıktırmıyoruz" pankartı asan İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi, "Emek Sineması'nın herkesin kişisel tarihinde sembolik bir değeri olduğu gibi kültür ticaretine kurban gittiğini ve AKP'nin kentsel dönüşüm uygulamasının yarattığı mağduriyetin göstergesi olduğunu" ifade ediyor.
Bakan: "Dua edelim de yargı engellemesin"
Öte yandan Bakan Günay, Radikal'e yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Bu yıl açılışı Beyoğlu'nda yapamadık ama ben bu kirli, oturulmaz koltuklarda o yağlı ortamda oturmaktansa bir-iki yıl sonra yenilenmiş salonda oturmayı tercih ederim. Dua edelim de, yargısal bir girişimde bulunmasın; bir an önce bitirelim."
MMO: Emek yıkılıyor
Bakan "Emek Sineması aynen korunarak, koltuk sayısı, fuayesi, perdeleri, işlemeleri korunarak bir kot yukarıya çıkarılacak. Bunun için bir özel girişimci, özel bir proje geliştiriyor" dese de Mimarlar Odası'ndan Genel Sekreter Mücella Yapıcı dava açtıkları plana göre, bu adada 8 katlı bir alışveriş merkezi yapılacağını ve Emek Sinemasının da son kata yerleştirileceğini aktarıyor. (EZÖ)
İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi'nin bloğuna ulaşmak için tıklayınız.
'Yargıya taşınmadan Emek'i bitirelim!'
Radikal, 07/04/2010
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Emek Sineması'nın kapatılmasından kendisinin de üzüntü duyduğunu belirterek, “Ön cephe, tarihi aslına sadık kalınarak korunacak, kullanılır hale getirilecek. Emek Sineması aynen korunarak, koltuk sayısı, fuayesi, perdeleri, işlemeleri korunarak bir kot yukarıya çıkarılacak. Bunun için bir özel girişimci, özel bir proje geliştiriyor” dedi.
Bakan Günay, İstanbul Film Festivali’nin açılışının Emek Sineması’nda yapılmamasını da, “Bu yıl açılışı Beyoğlu’nda yapamadık ama ben bu kirli, oturulmaz koltuklarda o yağlı ortamda oturmaktansa bir-iki yıl sonra yenilenmiş salonda oturmayı tercih ederim. Dua edelim de, yargısal bir girişimde bulunmasın; bir an önce bitirelim” dedi.
Günay, Emek Sineması’yla ilgili sorularımızı yanıtlarken, “İKSV’nin açılışında protestolar bana değildi, bunu canlı yayını izleyen herkes gördü ama festivaldekilere de değildi. Kime olduğu belli değildi zaten, kimi protesto ettiklerini sanırım kendileri de bilmiyorlardı” dedi.
Günay, Emek Sineması’nı gezdiğini ve çok yıpranmış bulduğunu anlattı: “Beyoğlu benim de gençlik yıllarımda güzel anılarım olan bir alan. Biz burada sinemaları ve tiyatroları yaşatmak konusunda özel bir gayret gösteriyoruz. Daha önce Sadri Alışık Tiyatrosu ile ortaklaşa bir proje yürüttük ve tiyatronun sanatsal hayatının devamını sağladık. Alkazar’la ilgili bir proje yürütüyoruz ve sinemanın devamını sağlamaya çalışıyoruz. Emek Sineması, çok nostaljik tabii... Benim hayatımda önemli bir yeri olduğunu söylemiştim; eğer sınavdan iyi not aldıysam kendime ödül verir ve Emek Sineması’na giderdim. Yakın zamanda gittim, o eski Emek Sineması’nın yerinde yeller esiyor. Köhnemiş, koltukları oturulmaz, perdelerine dokunulmaz, duvarları ellenmez... Bir kirlilik içerisinde idi. İstiklal Caddesi cephesinde Cercle d’Orient binası var; o da bakımsız. Uzunca bir süredir o binanı da elden geçirilmesi için uğraşıyordum. Binanın sahibinin SGK olduğu ortaya çıktı. Daha sonra bir kültür girişimcisi kiracılar ve hissedarlarla, prosedürü tamamlayarak proje yapma konusunda yetki aldı. Bunları çok sevinçle takip ettim çünkü binalar kullanılmaz haldeydi.”
6 Nisan 2010 Salı
4 Nisan 2010 Pazar
3 Nisan 2010 Cumartesi
Emek Bizim İstanbul Bizim!
Sağır kulaklara düşer sıradan insanların sesi. Toplumsal muhalafet ne kadar yüksek perdeden bağırırsa bağırsın muktedirler duymamakta ısrar ederler. Söz tükenmez ama bazen sahne ışıkları altında mikrofondan hep aynı kelimeler dökülürken, zengin hanımefendiler mücevherlerini şıkırdatırken ve beyefendiler kravat iğnelerini düzeltirken söylenebilecek bir tek şey vardır: zaaaaaaaaart!
2 Nisan akşamı Akbank sponsorluğunda gerçekleşen 29. İstanbul Film Festivali'nin Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'ında gerçeklesen açılışındaydık. Emek Sineması'nın yıkılıp yerine yapılacak alışveriş merkezinin en üst katına bonuslu olarak açılmasına karşı çıktığımız için, İKSV'nin yıkıma karşı çıkmak için hiçbirşey yapmadığı, Emek'i sahiplenmediği ve başarılı bir şekilde üç maymunu oynadığı icin sözden eyleme geçtik.
İKSV Yönetim Kurulu Başkanı ve Kültür Bakanı Emek Sineması'nın yıkılmasından dolayı duydukları üzüntüyü dile getirirken bizlere "zaaartlamak"tan baska ne düşer ki? İKSV'nin kültürün ticarileşmesi, kentsel rantın paylaşılması ve şu meşum küresel kent vizyonunun uygulamaya konulmasındaki en faal aktörlerden biri olduğunu çok iyi biliyoruz. AKP hükümetinin 2002’den bu yana İstanbul'da kentsel sağlıklaştırma, yenileme, yeniden canlandırma kavramları altinda yürüttüğü Atatürk Kültür Merkezi’nin bir kültür-sanat mekanından bir ticarethaneye dönüştürülmesi “projesi”, Sulukule'nin "temizlenmesi", kent merkezindeki devlet okul ve hastahanelerinin satışa çıkartılması, kentsel çöküntü alanı ilan edilen Tarlabaşı'nın soylulaştırılması planı, Haydarpaşa Projesi ve Emek Sineması’nın yıkılması gibi sayısız girişim ile İstanbul'u ve onunla birlikte kişisel belleğimizi yok etmeye çalıştığını da çok iyi biliyoruz.
Bunları bildiğimiz için harekete geçiyoruz. Emek Sineması'na, yaşadığımız şehre, kişisel tarihimize ve kentsel belleğimize sahip çıkıyoruz. Çünkü Emek biziz, İstanbul biziz! Yıktırmayacağız!
İKSV'yi Festival'in kapanışını Emek Sineması'nda yapmaya; gerçekleştirilemediği takdirde sinemanın şu andaki durumu ve akıbeti hakkında açıklama yapmaya davet ediyoruz. Ayrıca kendilerini ve ilgilenen herkesi "Türk Sinema Tarihinde Yeniden Canlandırma, Yeşilçam Sokak Sürdürülebilir Kentsel Değişim ve Yenileme Projesi"ni http://emeksinemasi.blogspot.com/p/emek-sinemas-planlar.html adresinde incelemeye çağırıyoruz.
Herkesi "Emek benim, İstanbul benim, yıktırmayacağım" demek -ve istenirse serbestçe "zaaartlamak"-için bu akşam Emek Sineması'nın açılışına davet ediyoruz.
3 Nisan Cumartesi, saat 20.00'da Emek Sineması yeniden açıyoruz. Hep beraber!
Film Gösterimi: 21.00
Film Kameralı Adam , Dziga Vertov, 1929, SSCB, 68 dk
İSYANBUL KÜLTÜR VE SANAT VARYETESİ