Enis Köstepen
Bu yazı Altyazı dergisinin Mart 2015 148. sayısında Altyazıdan köşesinden alınmıştır.
Yaşadığımız ve deneyimimizi belirleyen
alanlarda kıskacın giderek daraldığını hissettiğimiz şu günlerde, umudu ve
mücadeleyi diri tutma ihtiyacı da o denli güçleniyor. Alanlarımıza sahip
çıkarak yaşamaya devam etmenin her zamankinden daha da acil ve önemli olduğunu
hissederken, hayatta sevdiğimiz şeyleri yaparken alternatif yollar üzerine
düşünmek, yeni kanallar yaratmak, var olan çatışmalarda durduğumuz yeri yeniden
tartışmaya açmak kaçınılmaz hâle geliyor.
Bu ayın ortalarına doğru İstanbul Film Festivali’nin
bu seneki nihai programının açıklanmasıyla birlikte, her sene olduğu gibi Emek
Sineması’nın yokluğunun en ağır hissedildiği o döneme gireceğiz. Festivalle
birlikte Emek’in hayaletini daha çok görmeye başlayacağız, direniş bizi yine
çağıracak.
Emek Sineması mücadelesi, “Bu hâlâ başlangıç!”
diyerek devam ediyor. 8 Ocak 2015’te İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, Emek
Sineması’nı yıkan proje hakkında verdiği yürütmeyi durdurma kararını açıkladı.
Hukuki sürecin işlemesi ve inşaatın durdurulması için Serkildoryan’ın önünde 17
Ocak’ta geniş katılımlı bir eylem düzenlendi. Bir yandan yürütmeyi durdurma
kararına rağmen inşaat Şubat ayının sonu itibarıyla tüm hızıyla devam ediyor.
Diğer yandan da Hürriyet gazetesi yıkımın ortağı ve sözcüsü Levent Eyüboğlu’na
sayfalarında yer açarak (Gülistan Alagöz’ün 19 Ocak, İzzet Çapa’nın 9 Şubat
tarihli haberleri) kamuoyu tarafından gayrimeşru, mahkeme kararıyla da hukuksuz
ilan edilen yıkımı meşrulaştırmak için yayın yapmaya devam ediyor.
Emek’i yok eden Grand Pera kat kat yükselirken, sinema çevrelerinde de çeşitli
endişeler dile getirilmeye başladı. Süregiden mücadeleye ve mahkemece tescil
edilen hukuksuzluğuna rağmen Grand Pera projesi
tamamlanıp ‘Çakma Emek’ açılırsa, sinemacılar ve sinemaseverler nasıl
bir tavır alacak? Çakma Emek’in işletilmesi için yönetim kurulunda Levent
Eyüboğlu’nun da bulunduğu Emek Sanat ve Kültür Vakfı diye bir vakfın kurulduğu
bir süredir biliniyor. Bu vakfın film festivalleriyle temasa geçip onları Çakma
Emek’e davet ettiği konuşuluyor.
Çakma Emek’in yanındaki salonları Mars
Entertainment’ın yine Cinemaximum markası altında, yani İş Bankası
sponsorluğunda işleteceği de söyleniyor. Festivaller, dağıtımcılar, yapımcılar, yönetmenler seyircileriyle Çakma
Emek’te ya da yanındaki salonlarda buluşmak
isteyecekler mi?
Bir yanımız bu soruların geçerliliğini
kaybetmesini, inşaatın bir an evvel durmasını ve kamuya yani hepimize ait Emek
Sineması’nın geleceğine kamunun yani bizlerin karar vereceği bir sürecin
başlamasını diliyor. Ama kötümser yanımız bu sorularla yüzleşme vaktinin
yaklaştığını söylüyor.
Emek’in yerinde yükselen kaçak yapının içinde,
hiçbir şey olmamış gibi kim film izleyebilir? Başka türlü bir sinema kültürü
için emek veren yönetmenler, yapımcılar, dağıtımcılar filmlerini seyirciyle
Grand Pera’da buluşturmayı sindirebilecekler mi? Festival seyircisinden
festival düzenleyicisine, dağıtım şirketlerinden “Emek Yerinde Güzel” diyen
sinema meslek örgütlerine kadar herkes bu soruların muhatabı. Bu süreçte,
Hürriyet’in bahsettiğimiz iki haberinin işaret ettiği üzere bu sorulara
verilecek cevapları bastırmak için medyada yankılanacak “Oldu, bitti, değişime
uyun.” naralarına da hazırlıklı olmamız gerekiyor. Kötü ihtimal gerçekleştiği
takdirde gündeme gelecek soruları hemen şimdi, biraz daha yüksek sesle dile
getirmek ve tartışmayı başlatmak lazım. Bu tartışmayı Emek Sineması
mücadelesinin bir parçası hâline getirip yıkımın halkla ilişkilerini üstlenen
mekanizmaya müdahale edecek sesler üretmemiz mümkün. O zaman tekrar edelim: “Hepimiz
oradaydık. Şimdi kim, nereye gidecek?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder