Emek Sineması’nın Yıkımı ile İlgili Yalanlar ve
Gerçekler:
1- Asıl Sorumlular: Emek Sineması’nı ve Cercel D’Orient’i de
içeren adanın Bakanlar Kurulu’nun 20.6.2006 gün ve 2006/10172 sayılı kararı ile
“yenileme alanı” olarak belirlenmesiyle, Emek Sineması’nı yıkacak projenin yolu
açıldı. Dolayısıyla Emek Sineması’nın yıkımından en başta dönemin Bakanlar
Kurulu sorumludur. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanları (Ertuğrul Günay ve Ömer
Çelik), Beyoğlu Belediye Başkanı (Ahmet Misbah Demircan), Koruma Kurulu’nun ve
mülk sahibi Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bürokratik süreçteki onayları yıkımın
zeminini hazırladı. Mimarlar
Odası’nın açtığı davada istenen bilirkişi raporunda imzası bulunan üç bilirkişiden
sadece biri, Yard. Doç. Dr. Suat Çakır, Emek’i yıkacak projenin kamu yararına
uygun olduğu yönünde fikir belirtti. İnfazı gerçekleştirense Grand Pera projesinin
sahibi Fatih Kesgün önderliğinde Kamer İnşaat’tı.
2- ‘Moving’ Safsatası: Kültür
ve Turizm bakanları dahil, yıkımın sorumlusu olan bütün aktörler süreç boyunca “yıkmıyor,
taşıyoruz” yalanını dillerine doladılar. Kamer İnşaat’ın ortaklarından Levent
Eyüboğlu’nun favori kelimesi ‘moving’, bu konuda vermeyi en sevdiği örnek ise
La Scala’ydı. Oysa La Scala taşınmamış, bulunduğu yerde yenilenmişti. Pek çok
gazete ve medya organı La Scala’yla ilgili bilgiyi teyit dahi etmeden, Kamer
İnşaat ve PER İletişim’in kamuoyunu yanlış yönlendiren promosyon kampanyasına
gönüllü olarak iştirak etti.
3- Adı Geçmeyen Sinemalar: Kaçak
Demirören AVM’nin yanına bir AVM daha dikilebilsin diye yıkılan tek sinema Emek
değildi. Aynı yapı içinde yer alan İpek ve Rüya
sinemaları da bir alışveriş merkezinin altında kaldılar. Üstelik Rüya sineması,
Yeni Rüya ismiyle işletilmeye devam ediyor, birçok film festivalinin de
Beyoğlu’ndaki salon ihtiyacını karşılıyordu. 6 Mayıs 2010’de perdelerini
kapayan Yeni Rüya’da gösterilen son film Min
Dît oldu.
4- Emek Sineması Seyircisizlikten
Yıkılmadı:
Emek Sineması’nın geleceği, kamu yararına dair bir soru olarak demokratik bir
şekilde tartışılsaydı bu konuda bir çözüm üretilebilirdi. Fakat Grand Pera
projesinin derdi en baştan beri Emek Sineması’nın nasıl işletileceği değil,
Emek Sineması’nın yıkılması ve ranta alan açılmasıydı. Nasıl aynı yapı içinde
yer alan İnci Pastanesi günde kilolarca profiterol satmasına rağmen tahliye
edilebildiyse, Emek Sineması da günde binlerce bilet satsaydı dahi yıkılacaktı.
Emek
Sineması gibi müstakil sinema salonlarının kapanmasına neden olanlar, aslında
bizzat yıkımı gerçekleştirenlerdir. Yani AVM piyasasında pay sahibi olanlardır.
2000 sonrasında AVM’lerdeki çok salonlu sinemaların işletmecileri, giderek
gösterim ve dağıtım piyasasına hakim olarak müstakil sinemaları nefes alamaz
hale getirdiler. Bu süreçte birçok müstakil sinema kapandı, birçoğu da seyirci
alışkanlıklarının değiştiğini öngörerek birkaç salona bölünme suretiyle
tutunmaya çalıştı. Emek’in özelliği, İstiklal Caddesi’nde yerle bir edilen
diğer pek çok tarihî sinema salonu arasında şehir merkezindeki varlığını
sürdüren bir kültür mekânı olmasıydı. Çevredeki hiçbir salonun sahip olmadığı
bine yakın koltuk sayısıyla, festivaller açısından hayati değerde bir kültür
mekânıydı Emek.
Emek
Sineması’nın yıkılması, bir kültür mekanının yeni ticari düzen tarafından
yutulması anlamına geliyor. Yıkılan Emek’in kopyası süs niyetine AVM içine
yerleştirilirken, yanına da 8 adet cep salonu yapılıyor. Kısacası Emek’in
yıkımı üzerinden yeni bir ‘çok salonlu sinema kompleksi’ icat edilmiş oluyor (Cinemo
adıyla işletilecek). Bir tarihî sinema salonu daha tarihe karışırken, büyük
işletmeler pazardaki paylarını artırıyor. Nitekim, Emek Sineması’nın son
işletmecisi Süheyla Kurtuluş’un da söylediği gibi, Emek’in yıkımına zemin
hazırlayanlar arasında Türkiye’de film gösterimi ve dağıtımı konusunda tekel
haline gelen Mars Cinema Group da var. Yapılan görüşmelerde Emek Sineması’nın
SGK üzerinden devir işlemi, Mars yöneticilerinin “eski makineler sergilenecek,
tarihi doku korunacak ve sinema salonu sinema olarak kalacak” demesiyle
gerçekleştiriliyor. Emek’in yenileme kisvesi altında yıkılması ve çok salonlu
AVM sinema pazarı tarafından yutulması süreci bu şekilde başlıyor. Süheyla Kurtuluş,
Levent Eyüboğlu’na “Beni kurtarın, battım! Buyrun anahtar” demediğini, bunun da
Eyüboğlu tarafından üretilmiş bir yalandan ibaret olduğunu aktarmıştı.
http://www.radikal.com.tr/kultur/emekin-isletmecisi-ilk-kez-soze-girdi-yalan-1340901/
5- “Kâr Etmiyordu” Yanıltmacası: Emek Sineması gibi tarihî mekânların
bulundukları yerde korunması için kâr eden işletmeler olmaları gerekmiyor. Zira,
kamuya ait kültür mekânları, ticari işletme kriterleriyle değerlendirilemez.
Kamer İnşaat’ın iddiasının aksine, dünya çapında ister özel mülk ister kamu
malı, ticari çıkar gözetilmeksizin, kamusal desteklerle korunmuş pek çok sinema
salonu var. Bu sinemaların bir kısmı sadece festivallere ve özel gösterimlere
ev sahipliği yaparak hayatını sürdürüyor. Örnekler için:
www.altyazi.net/donergec/emek-sokaga-acildiginda
6- İKSV’nin Rolü: Emek Sineması kapatılmadan önce,
söylenildiğinin aksine ölü, çürümüş, kötü kokan bir mekân değildi.
Beyoğlu’ndaki en fazla koltuk sayısına sahip olma özelliği ile, pek çok film
festivali için çok önemli bir salondu. Bunların başında da İKSV’nin düzenlediği
İstanbul Film Festivali geliyordu. Emek 2009 yılında kapatıldığında İKSV’nin sesi
soluğu çıkmadı. 2010’daki festivalin açılışındaki borazanlı protesto eylemi
gerçekleştirilmese, ilk Emek’siz festival suskunlukla geçecekti belki. İKSV
bunun ardından, Kamer İnşaat’ın proje tanıtımına dönüşen ve bu nedenle
protestoyla karşılanan bir toplantı gerçekleştirdi. Kamer İnşaat’ın projesine
karşı sesler yükselince, ancak o zaman İKSV, sinemanın bulunduğu yerde ve özgün
haliyle korunması yönünde tavır ortaya koydu. Vakıf konuyla ilgili
açıklamasında Emek Sineması’nın ticari kaygılar taşımayan bir projeyle
kullanıma açılmasının mümkün olduğuna yönelik inancını belirtiyordu. İKSV’nin
bu bağlamda Emek’in bulunduğu yapıyı bir sanat adasına dönüştürme projesi
hazırlamak için Beyoğlu Belediyesi’nden altı ay süre istediği ama bu teklifin
belediye tarafından reddedildiği biliniyor. Böyle bir projenin onaylanması zaten
mümkün değildi, zira proje Kamer İnşaat’a rant amacıyla teslim edilmişti.
Nitekim Levent Eyüboğlu, İKSV’nin teklifini “Kamu desteğine ihtiyaç yok. Zaten
İKSV ile çalışacağız” şeklinde geçiştirdi. “İKSV ile çalışacağız” ifadesi,
Kamer İnşaat’ın Grand Pera’daki çakma Emek Sineması’nı İstanbul Film
Festivali’nin kullanımına açacağı anlamına geliyordu. İKSV, her yönüyle ticari
olan Grand Pera’nın (basın bülteninde geçen ifadelerle söylersek, “trendleri
belirleyecek marka karması” ve “Beyoğlu’na uyumlu eğlence mekânlarıyla” dolu
Grand Pera’nın) çakma Emek’inde İstanbul Film Festivali gösterimi yapmayı kabul
edecek mi etmeyecek mi, hep beraber göreceğiz.
7- Teknik Rapor Rezaleti ve Bilirkişi Yalanı: 14 Aralık 2010 tarihinde Emek Sineması, İnci Pastanesi ve
Yeni Rüya Sineması’nın da içinde bulunduğu adadaki tarihi binaların yıkılarak
yenilenmesi projesinin İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nce durdurulmasının
ardından, Bilirkişi Heyeti Emek Sineması ve Cercle D’orient binasında
incelemelerde bulundu.
Raporun
sonuç bölümü:
-
Yrd. Doç. Dr. Ömer Şükrü Deniz ve Doç. Dr. Özlem Eren, dava konusu karar
ve ek projenin, taşınmazız tescilli kültür varlığı özelliği, tarihi değeri, iç
ve dış görünümleri, karakteri ile kullanım
amacına uygun olmadığı, Yrd. Doç. Dr. Suat ÇAKlR uygun oldugu kanaatine
varmıştır.
-
Yrd. Doç. Dr. Ömer Şükrü Deniz ve
Doç. Dr. Özlem Eren, soz konusu projenin, kentsel sit alan olarak belirlenen ve
taşınmazın içinde bulunduğu bölgenin
tarihi ve kültürel dokusuna uyumlu olmadığı ve dava konusu karar ve ek
projenin kamu yarına uygun olmadığı, Yrd. Doç. Dr. Suat ÇAKIR uygun oldugu
kanaatine varmıştır.
İki
bilirkişinin olumsuz raporuna karşı mahkemenin yürütmeyi durdurmayı iptal
kararına etki eden diğer rapor ise 2010 tarihinde İTÜ Döner Sermayeye
hazırlatılmıştı. İTÜ’nin raporu akademik
ve etik her türlü kriteri çiğnemekteydi. Projenin uygunluğunun altını çizen
raporu hazırlayan iki akademisyenden Prof. Dr. Kutgün Eyüpgiller projede Kamer
İnşaat’ın danışmanlığı işini yapmakta iken, diğer akademisyen Prof. Dr. Kaya
Özgen ise rapor hazırlandığı tarihte emekli olduğu için rapora imza atmaya
yetkili değildi. Sonuç olarak Emek Sineması, proje danışmanının hazırladığı
geçersiz bir teknik rapor ve üç bilirkişiden sadece birinin ‘yıkılması uygundur’
onayını içeren bilirkişi raporu ile yıkılmıştır.
8- Eyüboğlu’nun En Komik Yalanı: Emek’in yıkılma sürecindeki yalanlar
arasında en komiği, yine Levent Eyüboğlu’na ait. Eyüboğlu, 31 Mart 2013’te Emek
Sineması’nı yıkımdan korumak amacıyla işgal edenlerin sinemaya zarar verdiğini
iddia ediyordu. Böylelikle yıkımına başladığı ve birkaç hafta sonra yerle bir
edeceği bir mekâna zarar verilmesinden şikayet eden ilk insan olarak dünya
tarihine geçti. Bir ekşisözlük yazarına göre tarih Eyüboğlu’nu “Emek Sineması’nın
dozeri olarak yazacak”.
9- Biber Gazıyla ‘Özel Mülkü’ Korumak: 7 Nisan 2013’te yapılan protestoda,
Emek Sineması’nın bulunduğu Yeşilçam Sokağı’na girmek isteyen yüzlerce insanın
yolu, kolluk kuvvetleri tarafından kesildi. “Özel mülkü” korumakla
görevlendirilen polis, insanların sokağa girmesinin inşaat nedeniyle tehlike
olduğunu söyleyecekti. İstiklal Caddesi’nin biber gazına boğulma süreci işte
böyle başladı. Polisin “tehlikeli” olduğu gerekçesiyle sokmadığı sokağa ise 14
Nisan’da girilecek ve bunun da rantı koruma, süreci kriminalize etme amaçlı bir
yalandan ibaret olduğu ortaya çıkacaktı.
Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi
https://twitter.com/emekbizim
https://tr-tr.facebook.com/emekbizim
http://emeksinemasi.blogspot.com.tr
https://tr-tr.facebook.com/emekbizim
http://emeksinemasi.blogspot.com.tr