30 Nisan 2013 Salı

1 Mayıs'ta 1 Mayıs alanına! Önce Taksim Sonra Emek

12 Eylül darbesinin ardından ilk 1 Mayıs kutlaması 1987 yılında Emek Sineması'nda yapılır.  "Merhaba 1 Mayıs" diyen muazzam bir kalabalık toplanır Emek'in muhteşem salonunda ve fuayesinde. O geceye katılanlar hıncahınç doldurdukları " o dar sokaktaki sessiz kucaklaşmayı" hiç unutmazlar.

2009'dan 2013'e adına kentsel dönüşüm dedikleri yağmaya karşı kent merkezinde kurulan bir kürsü olur Emek Sineması ve ve o "dar" sokak...

Emek Sermaye İle Uzlaşmayacak diyenlerin vicdanlarını kurtarmak ile ilgilenmediklerini, sadece söylemekle yetinilmeyeceklerini görenler adını kutsadıkları o sokağın, Yeşilcam'ın önünde biber gazları ve TOMA'ları ile gösterdiler kudretlerini(!) Ve bir kere daha görüldü; tüm aletler haklı insanların sesleri ve bedenleri ile itiraz etmesinin karşısında çaresiz kalır...

Adına "yayalaştırma projesi" dedikleri garabetin amaçlarından birisi kent merkezini toplumsal muhalefete kapatmaktır kuşkusuz. Adına "Topçu Kışlası" denilen bir kazuletle de tahkim edilecek bir piyasacı devlet kalesi haline getirilmek isteniyor 1 Mayıs Alanımız.

Bizler Emek Sineması'nın, kamuya ait bir mekanın sermayeye peşkeş çekilmesine karşı çıkıyoruz. Karşı çıkıyoruz çünkü emek Sinemasını kapatıp yerine AVM yapacak zihniyetin emekçi mahallerin kentsel dönüşüm adıyla sürdürülen yıkım ve yerinden edilmelerinden, soylulaştırılan semtlerden, özelleştirilen kamu arazilerinden, 1 Mayıs Alanın ve tüm kent merkezinin emeği ile geçinen yurttaşlara ve onların taleplerine kapatılması girişimlerinden bağımsız olmadığını biliyoruz. Ve biliyoruz ki, Emek Sinemasını geri almak, tüm İstanbul'u kazanmak için atılacak küçük bir adım.

Taksim Meydanı'nı, 1 Mayıs Alanımızı geri kazanmak ve kentsel dönüşüm dedikleri yağmanın anlamını bir kere daha haykırmak için sesinize ihtiyacımız var...

Emek Sineması, Taksim Meydanı, İstanbul bizim demek için 1 Mayıs Alanına Müşterekler ve Kent Hareketlerinin "Her Yerde Direnişteyiz, Hep Beraber Özgürleşeceğiz" pankartı ile birlikte yürüyoruz.

1 Mayıs'ta 1 Mayıs Alanına yürümek için Beşiktaş- Barbaros Bulvarı'nda saat 09:30'da TMMOB'un arkasında "Her Yerde Direnişteyiz, Hep Beraber Özgürleşeceğiz" pankartı etrafında buluşmaya çarığırıyoruz.

Sonra, 17:00'da Emek'in önünde buluşuyoruz!

23 Nisan 2013 Salı

Bugün 19:00'da Emek Sineması'nın önünde buluşuyoruz! // 23 Nisan 2013

Dediler ki: "Yıkmıyoruz, taşıyoruz"
Cevap verdik: "Taşımak, yıkmaktır!"
Şimdi de "Yıkmıyoruz, yakıyoruz" mu diyorlar?
Dün akşam Serkildoryan ve Emek Sineması alanında çıkan  yangının ve Halep Pasaj'ındaki hasarın nedenini soruyoruz. Yarattığı yıkımı görmek istiyoruz. Turkmall, Kamer İnşaat ve Beyoğlu Belediye Başkanı başta olmak üzere yetkilileri hesap vermeye çağırıyoruz. Bugün 19:00'da Emek Sineması'nın önünde buluşuyoruz!

Emek bizim!  İstanbul Bizim!

19 Nisan 2013 Cuma

Arkadaşlarımız değil Polis Yargılansın!


 

7 Nisan’da Emek Sineması’nın yıkımının durdurulması için düzenlenen eylemde gözaltına alınan Hazar Berk Büyüktunca, Özgür İpek, Mehmet Ferit Aka ve Berke Göl arkadaşlarımız hakkında Ceza Kanunu’nun memura mukavemetle ilgili 265. maddesinden ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten altı yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

7 Nisan eyleminde kamuya, yani bizlerin ortak kullanımına açık Yeşilçam Sokak’a girme talebimiz önce polis barikatıyla ardından da gaz ve tazyikli su ile engellenmiş; pek çok insan ara sokaklarda coplanmıştır. Polis, demokratik ve barışçıl bir eylemde bulunan yaklaşık 2000 kişinin iradesine mukavemet ve müdahale etmiştir. O gün İstiklal Caddesi üzerinde yaşananların sorumlusu bizzat kolluk güçleridir ve bunun adı polis şiddetidir.

Bizler, o gün orada olan ve anayasal hakkımızı kullanarak Emek Sineması’nın yıkımını protesto edenler olarak haklarında dava açılan arkadaşlarımızın yanındayız. Onlar gibi şiddete maruz kalanlar olarak diyoruz ki: yargılanacak birileri varsa o da şiddeti uygulayan kolluk kuvvetleridir.

Emek Bizim İstanbul Bizim

10 Nisan 2013 Çarşamba

Festivali Emek'te Kapatıyoruz!

14 Nisan Pazar günü 16:00'da Emek Sineması'nın önünde buluşuyoruz. Emek'te açtığımız festivali, yine Emek'te kapatıyor, Mücadeleye Devam Ediyoruz.

Bazen zaman hızlanır, bir anlığına her şey imkan dahilinde görünür. Bize “alternatif yok” diyen siyasi iktidarlara ve sermayeye karşı, inatla “var” deriz; bir gün bir kapıyı açarız ve mümkünün kıyısındayızdır.

Böylesi bir kapı araladık.

2009’dan beri Beyoğlu Belediyesi’nin ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayıyla Multi Türkmall ve Kamer İnşaat eliyle gerçekleştirilmek istenen yıkım projesine karşı çıkan bizler için bu seneki Festival her zamankinden daha hareketli, daha heyecanlı ve daha güçlü geçti. Önce “kamu” olarak Sinemamızın kapısını tekrar araladık ve Festival’in açılışını Emek Sineması’nda gerçekleştirdik. Sonra, bize ait olan Yeşilçam Sokak’a girmek istediğimiz için biber gazı, tazyikli su ve coplarla saldırıya uğradık, inatla dağılmadık ve hep beraber haykırdık: “Emek Bizim İstanbul Bizim!” Burada duracak değiliz. Yıkımı engelleyip Emek Sineması’nı geri alana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Sokaklarımıza, meydanlarımıza, mahallelerimize, sinemalarımıza, kentimize ve bütün bu alanları bizlerin kılan kentsel hafızamıza, yaşamlarımıza yapılan saldırılara karşı bir aradayız!

Açılışını Emek Sineması’nda yaptığımız Festival’in kapanışını gerçekleştirmek, mücadeleye devam edeceğimizi haykırmak, dahası hayatı festival kılmak için 14 Nisan Pazar günü saat 16:00’da Emek Sineması’nda buluşuyoruz.

Emek Sermayeyle uzlaşmayacak!

Emek Bizim İstanbul Bizim!

Emek Bizim İstanbul Bizim Platformu

9 Nisan 2013 Salı

Emek Sineması: Makinaya karşı buluşma noktası

Çiğdem Öztürk
Fotoğraflar: Şahan Nuhoğlu
http://birdirbir.org/emek-sinemasi-makinaya-karsi-bulusma-noktasi/

Emek_7Nisan_9023K

Costa Gavras’ın “Z” filminden bir cümle, geçen gün İstiklal Caddesi’nde polisin saçtığı dehşetin gerekçesini sunuyor: “Bu işte en tepedekiler var. Polis onların oyuncağı.” İstanbul Film Festivali’nin açılışından birkaç gün önce Kamer İnşaat iskelesini kurdu ve Emek sinemasının da içinde bulunduğu Serkıldoryan binasında yıkım başladı. Festivalin açılış günü internete düşen bir video vasıtasıyla iktidarın “Emek sineması yıkılmayacak” yalanı ortaya çıktı, içerde talan çoktan başlamıştı. 31 Mart Pazar günü Emek önünde bir festival açılışı daha gerçekleştirildi, kitle Emek sinemasının kapılarını tekrar halka açtı, ama Kamer İnşaat’ın binanın kapılarını demir kafesle kapatması uzun sürmedi. Geçtiğimiz gün Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi’nin çağrısıyla bir araya gelen yaklaşık 2000 kişi, İstiklal Caddesi tramvay durağından Emek’in sokağı Yeşilçam’a doğru yürüyüşe geçti. Fakat sokağın başında otobüsler dolusu polis ve panzerler sermayeyi korumak üzere çoktan nöbete durmuştu. Yakın zamanda Sin-Em Han ve karşı komşusu Anadolu Pasajı sessiz sedasız teslim olduğu için, proje sahibi Kamer İnşaat’ın yetkilileri belli ki üçüncü yılına giren Emek sineması mücadelesini kabullenmekte güçlük çekiyor. Kamer İnşaat’ın ortaklarından Levent Eyüboğlu’nun bir sene önceki sözleri bunun kanıtı: “Biraz kavga dövüş olacak, ama inanıyorum ki sonra ‘helal olsun’ diyecekler.”
Emek_7Nisan_9057K“Biraz kavga dövüş” Emek sineması için yapılan eylemlerde karşılığını geniş bir yelpazede buluyor. Geçen günkü müdahale Emek için mücadele sürecinde şimdiye kadar yapılanlar içindeki en şiddetlisiydi. Polis kalabalığın üzerine tazyikli su ve biber gazı sıktı, üç kişiyle birlikte gözaltına alınan ve sonra serbest bırakılan sinema yazarı Berke Göl’ün boğazına yapıştı.
Emek sinemasının katili Levent Eyüboğlu’nun bir televizyon programında art arda dizdiği inciler, en tepedekilerle ilişkilerinin kusursuz fotoğrafını gözler önüne seriyor. Kendisine iş yaptığı Çin’deki bürokrasinin çok olup olmadığı sorulunca yapıştırıyor cevabı: “Yabancı bir ülkeye gittiğimde şükrediyorum, Türkiye’de iş yapmak ne rahatmış, ne kolaymış diyorum.” Bu engin tecrübe ışığında, “iş yapmak için Türkiye’den daha kolay bir ülke var mı” diye sorulunca, “Henüz daha görmedim” diyerek kahkahayı patlatıyor. Geçenlerde bir gazeteye verdiği söyleşideyse, Emek sineması için mücadele edenlerin Emek’e kendisi kadar gitmemiş olduğunu iddia ediyor, bütün bunları akıllara durgunluk verecek derecede rahat söylüyor.
Emek_7Nisan_9073KODTÜ Şehir Planlama Bölümü öğretim üyesi Tarık Şengül bu rahatlığın tercümesini Bir+Bir’in nisan sayısındaki söyleşisinde yaptı: “Ölen sadece mekânlar değil. O mekânları değerli kılan yaşam biçimlerinin, düşünce biçimlerinin –ortadan kaldırılamasa da– büyük ölçüde marjinalleştirildiği bir dönemden geçiyoruz. Belki bu yıkımla hafızaların yok edilmesi arasında doğrudan bir bağ var. Belki biraz da bunu amaçlıyorlar. (…) İstanbul bugünkü haliyle bir distopya. 15 milyonluk nüfusuyla çok ciddi eşitsizliklerin kenti İstanbul. (…) Televizyonlara yansıyan refahın yanında, bir büyük sömürü karşısında giderek ufalanan insanların İstanbul’u bu. (…) Bütün bunlar karşımıza gerçekten acımasız bir kent makinasını çıkartıyor. Bu makinanın durdurulması gerek.”
Emek_7Nisan_9078K7 Nisan gecesi bu makinayı durdurmaya niyetli yaklaşık 100 kişi, geç saatlere kadar bir dayanışma kampı kurdu. Gözaltındaki dört kişinin serbest bırakılması için Mis Sokak’ta basın açıklaması yapıldı, gözaltındakiler salıverildikten sonra da mesai sona ermedi. Mücadelenin bir ucunda dünkü eylemde kurulan platforma da çıkan Costa Gavras’ın dünya kamuoyuna yaptığı açıklama vardı, diğer ucundaysa Serkıldoryan binasından zorla çıkarılan İnci Pastanesi’nin sahibi Musa Bey’in “karargâh”a gönderdiği tepsi tepsi profiteroller.

8 Nisan 2013 Pazartesi

Emek Sineması İçin Sinemacılardan Basın Açıklaması





8 Nisan 2013 tarihinde Çağlayan Adliyesi önünde yönetmen Seren Yüce tarafından sinemacılar adına okunan basın açıklaması:

"7 Nisan Pazar günü Emek Sineması’nın yıkılmasını protesto etmek üzere yapılan yürüyüşte, biz de sinemacılar olarak yer aldık ve polis şiddetine maruz kaldık. Birçok yönetmen, oyuncu ve sinema emekçisi arkadaşımız, polisin gaz ve tazyikli su içeren orantısız müdahalesinin mağdurları arasında yer aldı. Emek Sineması’nın bulunduğu yerde korunmasını talebimize destek veren, aralarında dünyaca ünlü yönetmenlerin de bulunduğu, İstanbul Film Festivali’nin pek çok konuğu da bu şiddetten zarar gördü. Sanatçılarını özenle koruması gerekirken, onları darp eden emniyet görevlilerini, bu barışçıl eylemin sebepsiz ve orantısız bir şiddetle bastırılmasında sorumluluğu olan tüm kişi ve kurumları hesap vermeye çağırıyoruz. Bu demokratik eylemde, aralarında İstanbul Film Festivali FIPRESCI jüri üyesi olan sinema yazarı Berke Göl’ün de bulunduğu dört arkadaşımızın sebepsiz yere gözaltına alınmasını hararetle kınıyoruz. 

31 Mart ve 7 Nisan'da Emek Sineması’nın yıkımına karşı düzenlenen gösteriler, ortaya koymuştur ki sinemacılar da, bu şehrin insanları da sürdürülen projeyi kabul etmiyorlar ve etmeyecekler. Proje sahiplerinin bugüne kadar yapmış olduğu tüm tahribata rağmen, Emek Sineması hâlâ bütün ihtişamıyla yerinde duruyor ve onu yerinde olduğu şekilde koruyup yaşatmak hala mümkün."

7 Nisan 2013 Pazar

Sokaklar Bizim, Emek Bizim! 8 Nisan ||11:00|| Cağlayan Adliyesi Ana kapısındayız

Emek Bizim, İstanbul Bizim İnisiyatifi”nin 7 Nisan 2013 tarihinde sinema sanatçılarının geniş katılımıyla düzenlediği eyleme polis gaz ve tazlikli su sıkarak saldırdı. Kültür Bakanı Ömer Çelik’in “Yıkmıyoruz, bir tek çivisine bile dokunmuyoruz” dediği Emek Sineması’nın girişine geçen hafta yapılan eylemin ardından çelik kapı takıldı. Geçen hafta binaya giren eylemciler Emek Sineması’nın viraneye çevrildiğini gözlemlemişti. Bugün yapılan eylemde ise, sinema sanatçıları Emek Sineması’nın sokağına girmek ve binanın durumunu yakından görmek istediler. Sokağın girişinde polis barikatıyla karşılaşan eylemciler barikatının açılmasını talep ettiler. Aralarında dünyaca ünlü yönetmen Costa Gavras’ın da olduğu sanatçılar ve yönetmenler, Emek Sineması’nın kamuya ait olduğunu ve İstanbul’un bir alış veriş merkezine daha ihtiyacı olmadığını beyan ettiler. Halka karşı sermayeyi koruyan polis barikatı açılmadığı gibi eylemciler polis güçlerinin sert müdahalesiyle karşılaştı. Gaz ve tazyikli suyla saldıran polis, İstiklal Caddesi’ni savaş alanına çevirdi.

Emek Sineması’nın alış veriş merkezine çevrilmesi, kentsel dönüşüm ve yerinden edilmelerden ayrı düşünülemez. İstanbul halkının yaşadıkları şehirle ilgili tüm söz hakkını gasp etmeye çalışan dönüşümün vardığı nokta bu sert müdahale oldu. Fakat “Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi”nin dile getirdiği itiraz susturulamayacak. Mahallelerimiz, evlerimiz ve Emek Sineması bizimdir, halka aittir. Yasaklı 1 Mayıs’ın kutlandığı, kuşaklara ev sahipliği yapan Emek Sineması sermayeye teslim edilemez. Kaybettiğimiz her alan bizler için bu şehri yaşanmaz kılıyor. Yaşamlarımız ve yaşam alanlarımız için sürdürdüğümüz barışçıl ve demokratik mücadelede böyle şiddetli müdahalelerle karşılaşsak da geri adım atmayacağız. Demokratik eylemi, “kanun dışı” ilan eden polisin kamuya ait sokağı geçişe kapatmaya hakkı yoktur. Müdahaleler, sermayenin ve hükümetin gerçek yüzünü bizlere gösteriyor. Yalan söyleyerek “yıkmıyoruz” dedikleri Emek Sineması’nda başlayan yıkım çalışmalarını durduracağız. Bütün sanatçıları ve halkımızı Emek Sineması mücadelesine davet ediyoruz. Emek Bizim İstanbul Bizim. 

8 Nisan Pazartesi günü saat 11:00'da itibaren Cağlayan Adliyesi  ana kapısı önündeyiz, ifade verecek arkadaslarımızın yanındayız. 12:30'da basın açıklaması yapacağız!

6 Nisan 2013 Cumartesi

Ne demir kapı ne çevik kuvvet! Emek Bizim!

Bugün Turkmall'ın ortaklarından Levent Eyüpoğlu'nun direktifleriyle Emek Sineması'nın dört bir yanı kapatıldı, sinemanın girişine demir kapılar yerleştirildi. 7 Nisan'da 16:00'da Taksim tramvay durağında buluşup Emek'e yürüyoruz; sokakları, meydanları, sinemaları, kentimizi geri istiyoruz!

TÜM RESTORATÖRLER VE KONSERVATÖRLER DERNEĞİ AÇIKLAMASI


EMEK SİNEMASI TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIĞIDIR!

Bilindiği üzere tarihi Emek, Rüya ve İpek Sinemaları’nın içerisinde bulunduğu Cercle D’Orient binasındaki alana yapılması planan AVM projesi 3 yıldır kamuoyunun tepkisini çekmektedir. Proje kapsamında, Emek Sineması’nın yıkılması ve özgün yerlerinden çıkartılacak olan tavan süslemelerinin AVM’nin üst katında yeni yapılacak olan taklit bir sinema salonunun içine yerleştirilmesi tasarlanmaktadır.

Söz konusu yapılar 25 yıllığına mülk sahibi Sosyal Güvenlik Kurulu tarafından Turkmall’a yani Kamer İnşaat’a kiralanmış durumdadır. Yapıların Kamer İnşaat’ın sorumluluğunda olduğu süreçte kırılan pencere camlarına, çatıda oluşan yarıklara müdahale edilmemesi binaların bakımının bilinçli olarak ihmal edildiğinin göstergesidir. Günümüzde kültür varlığı yapılar söz konusu olduğunda ihmalkarlık bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Uzun yıllar bakımı yapılmayan, dahası pencereleri kırılan, çatıları açılan yapıların bilinçli olarak yağmur, kar gibi etkenlerle doğa tarafından tahrip edilmesinin koşulları oluşturulmaktadır. Böylece, “restorasyon” süreci başladığında yapının onarılamayacak halde olduğu ifade edilmekte ve yeniden inşa edilmesi meşruiyet kazanmaktadır. Bu yöntem neticesinde korunamayacağı iddia edilen pek çok kültür varlığı yapımız yıkılmış, yerlerine altına, üstüne kat eklenmiş taklitleri yapılmıştır. Ne yazık ki, Emek Sineması ve Cercle D’Orient binasının yıllardır bakımsız bırakılması da böyle bir beklentinin üründür. Amacı yapıları korumak olan bir proje, öncelikle yapıların korunmasına yönelik önlemler almalı, periyodik bakımı ihmal etmemelidir.

Ayrıca, 31 Mart Pazar günü Emek Sineması için yapılan protestoların ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Emek Sineması’nın yıkılmayacağını, aynı şekilde korunarak, dünyada pek çok örneği olan bir sistem uygulanarak bir kaç kat yukarıya taşınacağını ifade etti. Sık sık farklı şekillerde dile getirilen “Emek yıkılmıyor, korunuyor, taşınıyor” söylemine karşı söz etmek meslek ahlakımızın bize yüklediği bir sorumluluktur.

Tüm evrensel koruma ilkeleri kültür varlıklarının zorunlu haller dışında yerinde koruması gerektiğini ön görür. Bu zorunlu halleri ise kamu yararı belirler.  Venedik Tüzüğü’nün 7. Maddesi bu konuda açıktır:

“Madde 7: Bir anıt tanıklık ettiği tarihin ve içinde bulunduğu ortamın ayrılmaz bir parçasıdır. Anıtın tümünün ya da bir parçasının başka bir yere taşınmasına anıtın korunması bunu gerektirdiği, ya da çok önemli ulusal veya uluslararası çıkarların bulunduğu durumlar dışında izin verilmemelidir.”

Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi’ndeki ilgili madde ise şöyledir:

“Madde 5:Maddi koşulların tehlikeye düşürdüğü ve başka bir yere taşımanın zorunlu olduğu durumlar dışında, korunmaya alınan bir anıtın tümünün ya da bir bölümünün taşınmasını yasaklamayı taahhüt eder.”

Açıkça görülüyor ki, kamu yararı söz konusu olmadıkça kültür varlıklarının taşınması ilkesel olarak mümkün değildir. Emek Sineması’nın olduğu gibi koruması için üç yıldır sürdürülen mücadele, Emek Sineması’nın taşınmasında hiçbir kamu yararı olmadığının en önemli göstergedir. Dahası, bir AVM veya tarihi bir sinema salonunun altına yapılması planlanan dört katlı otopark da kamu yararına değildir!

Kaldı ki, onayladığımız bir yöntem olmasa da bir kültür varlığı yapının taşınması söz konusu olduğunda bu yapının bütüncül bir şekilde ele alınması gerekir. Sadece süslemelerin sökülmesi, cephenin korunması ve yapının kalan bölümlerinin yıkılması, ardından sökülen süslemelerin birkaç kat yukarıdaki eklenti bir yapıya yerleştirilmesi teknik olarak ne “taşımadır”  ne de koruma. Olsa olsa yıkımdır!

Şunu da belirtmeliyiz ki, projede Emek Sineması’nın altına yerleştirilen dört katlı otopark için yapılacak olan temel kazısının, projede korunacağı iddia edilen Cercle D’Orient binası ve çevredeki diğer binaların temellerinde ciddi hasarlara neden olması kaçınılmazdır. Demirören AVM için yapılan temel kazısında Ağa Camii’nin temellerinin hasar görmesi bunun en yakın ve somut örneğidir.

Sonuç olarak, Emek Sineması ve çevresindeki yapılar için hazırlanan proje iddia edildiği gibi bir koruma projesi değil, bir yıkım projesidir.

Meslek ve bilim alanımıza ait “koruma”, “taşıma” gibi kavramları kullanarak yıkım yapmak, aynı zamanda mesleğimizin araçsallaştırılmasına neden olmaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı meslektaşlarımızı kültür varlıklarına ve meslek onurumuza sahip çıkmak için 7 Nisan Pazar günü saat 16.00’da Emek Sineması için yapılacak olan yürüyüşe katılmak üzere Taksim Tramvay Durağı’na çağırıyoruz.

Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur,

TÜM RESTORATÖRLER VE KONSERVATÖRLER DERNEĞİ



3 Nisan 2013 Çarşamba

Emek'in kapısı açıldı. Geri dönüş yok. Mücadeleye devam.

Açılışını yaptığımız gerçek film festivalinin devamında, kaldığımız yerden film seyretmeye devam etmek için 7 Nisan Pazar günü saat 16:00’da Taksim Tramvay durağında buluşup hepimize ait olan Emek Sineması’na yürüyoruz.




İÇERİ GİRDİK ve GÖRDÜK: YIKIMA BAŞLANMIŞ AMA EMEK SİNEMASI HÂLÂ YERİNDE. 
YIKIMI DURDURABİLİR; EMEK’İ GERİ ALABİLİRİZ!

31 Mart Pazar günü film festivalinin asıl açılışı Emek Sineması’nda yapıldı. Kamuya ait bir mekanı kamudan “korumaya” çalışan Çevik Kuvvet’e rağmen, Emek Sineması işgal edildi. Ya da, daha doğru bir ifadeyle, haksız ve hukuksuz olarak elimizden alınan Emek, bir süreliğine esas işgalci Kamer İnşaat’ın elinden alınarak asıl sahiplerine kavuştu. 2010’dan beri devam eden mücadelenin tüm hukuki zemini yıkılmış, yolları tıkanmış olsa da; hukukun, iktidarın ya da sermayenin Emek mücadelesinin önünde bir engel teşkil edemeyeceği ve kamunun yani bizlerin meşru  haklarımızı sonuna kadar savunacağımızı  bir kez daha gözler önüne sermiş olduk.

Yeni Kültür ve Turizm  Bakanı Ömer Çelik, Emek Sineması eyleminin ertesi günü sinemanın yıkılmayacağını sadece taşınacağını iddia eden, ezbere  bir açıklama yaptı. Görünen o ki; o ve iktidarın ağzından çıkan her şeyi tekrarlamayı kendine görev bilen  anaakım medya kuruluşları bu yalana itibar etmeye devam ediyorlar. Oysa çok uzun zamandır biliyoruz ki uygulamaya konacak projeye göre Emek Sineması yıkılacak, yerine üst katlarda, salonun sadece süslemelerini içeren çakma bir Emek Sineması yapılacak. O gün sinemanın içerisine giren yaklaşık 50 kişi gözlerimizle gördük: Emek Sineması yok ediliyor. Projeyi okumayanlar, bir sinemanın “yıkılmadan, sökülüp, olduğu gibi taşınabileceğine” inananlar, peki şimdi ne diyecek?

Yaklaşık 3 senedir devam eden süreçte, Serkildoryan binasının içerisinde taş üzerinde taş bırakmamaya vakit bulmuş olanlar, her nedense korumayı amaçladıklarını iddia ettikleri tavan süslemeleri dahil, Emek Sineması’nın içerisindeki  tarihî ve kültürel varlıkların hiç birini  koruma altına almamışlar. Çatısını deldikleri binayı sular içerisinde çürümeye terk etmekle yetinmemiş, elektrik kablolarını ortalığa saçarak işçi güvenliğini hiçe sayan bir yıkım alanı haline getirmişler.

Yine de hepimiz şahidiz, her şeye rağmen Emek Sineması hâlâ orada! Henüz geri döndürülemeyecek bir tahribat gerçekleşmemiş. Bizler yıkımı durdurabilir; Emek Sineması’nı geri alabiliriz. Emek Sineması’nın tavan süslemelerinin ve salondan koparıldığı zaman hiçbir anlam ifade etmeyecek olan isminin, bir alışveriş merkezinin dördüncü katında yeniden yapılacak bir salona konmasını ‘taşıma’ diye yutturmaya çalışanlar da bu gerçeği bilsinler. Yeni yapılacak ve işletmesi bir sinema zincirine verilecek olan bu sinema kompleksine ‘Emek Sineması’ adını vermek en hafifinden bu şehirde yaşayan insanlarla dalga geçmek anlamına gelecektir. Bu yalana kanmayacak, bu yıkıma izin vermeyeceğiz.

Son olarak, “Emek Sineması kapanmadan neredeydiniz, bu salon ticari olarak ayakta kalamıyordu, açıkken gitseydiniz bu hale gelmezdi,” diyenlere cevabımız açık ve net: Ticari film dağıtımındaki tröstleşme süreçlerinin bağımsız işletmelere verdiği zarar, seyircinin cebinden çıkacak olan 3-5 kuruşla telafi edilemez, hiçbir zaman edilmedi, edilmeyecek. Konunun, bir ticari işletmenin ayakta kalması ya da kalamamasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Emek Sineması, bir ticari işletme değil, kamu malıdır. Kamuya ait bir tarihî ve kültürel miras korunmayacaksa, bugüne kadar niye cebimizden bu vergiler çıktı? Bu miras, bir şirkete devredilsin, yıkıma terk edilsin diye mi?

Emek Sineması’nın bulunduğu yerde, olduğu gibi korunarak kamu yararına kullanılacak ticari olmayan bir mekâna dönüştürülmesi talebindeki ısrarımız bundandır. Emek Sineması mücadelesi, kamuya ait mekanların, alt sınıfların ve bağımsız kültür oluşumlarının yaşam alanlarının sermayeye tahsis edilmesine karşı yükseltilen bir sestir.

Soruyoruz: Emek Sineması’na, hepimize ait olan bir kültürel ve tarihî mekâna hep beraber sahip çıkamıyorsak eğer, hayatlarımıza nasıl sahip çıkacağız? Cevabı hep birlikte verebilmek için de, herkesi mücadeleye devam etmeye çağırıyoruz.

Emek Sineması sadece bir sinema salonu değildir! Kent hakkımız, yaşam alanı hakkımızdır!

Emek Bizim İstanbul Bizim

2 Nisan 2013 Salı

7 Nisan Pazar || 16:00 || Emek Sineması'nın Kapısı Açıldı. Seyircisini Bekliyor!






 7 Nisan Pazar
Saat:16:00
Yer: Taksim Tramvay Durağı

31 Mart Pazar günü sokaktaki yüzlerce eylemcinin içeriye girmesini engelleyen çevik kuvvet ekibine rağmen yaklaşık 50 kişi Emek Sineması’ndaydık.

Bize ait olan sinemalarımızı, sokaklarımızı, mahallelerimizi ve yaşadığımız kentleri geri almak için, ve daha önemlisi bunun mümkün olduğunu göstermek için, bizler yaklaşık üç saat boyunca Emek'teydik ve festivalin gerçek açılışını burada yaptık.

Üç yıldır bizlere "Yıkmıyoruz, sökerek taşıyoruz" dediklerinde inanmadık ve Pazar günü hepimiz şahit olduk: TURKMALL adlı şirketin sahibi olduğu Kamer İnşaat, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın koruma kurullarının onayıyla, Beyoğlu Belediyesi’nin verdiği ruhsatla Emek’i yıkıyor, talan ediyor. Nereyi? SGK'ya, yani hepimize ait olan bir kamu mülkünü: Emek Sineması'nı. 

Ancak Emek Sineması her tür kötü muameleye, hoyratlığa, özensizliğe rağmen bütün ihtişamıyla hala orada ve biz bu yıkımı durdurup Emek'i geri alabiliriz.

Açılışını yaptığımız gerçek film festivalinin devamında, kaldığımız yerden film seyretmeye devam etmek için 7 Nisan Pazar günü saat 16:00’da Taksim Tramvay durağında buluşup hepimize ait olan Emek Sineması’na yürüyoruz.

Yıkmak istiyorlar, Yıktırmıyoruz!
Bu daha başlangıç mücadeleye devam!
Emek bizim İstanbul Bizim!